28 Şubat 2013 Perşembe

Yaralı Sokak Köpeği

             Salı günü Ekin'i ve Meliha ablayı alarak kermese gittik. Kermesten dönerken havanın da çok güzel olması dolayısıyla parka uğradık. Her zaman gittiğimiz parkta bu güne kadar görmediğim bir adam sokak hayvanlarını besliyordu. Ben sürekli buralardayım dedi ama hiç görmemiştim. Beslediği hayvanlardan birisinin memesinde kocaman bir kitle vardı. Ne olduğunu sorduğumda emzikliyken yavrularından ayırıldığını,  ekiplerce yakalanıp kısırlaştırıldığını ve zaman içinde sütlü memelerin bu şekilde ur oluşturduğunu söyledi. Tanıdığım veteriner hekime götürebileceğimizi söyleyince Perşembe günü boş olduğunu söyledi. Ben de belediyeden köpek taşıma aracı ayarladım ve ilçedeki veteriner hekime götürdük. Fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere ur, deriyi yırtmış, arka tarafında mantar başlamış, gözlerinde de alerji oluşmuş. Ayrıca sırtında da kısırlaştırmak için köpeği yakalamak amacıyla attıkları uyuşturucu iğnenin bir kısmı kalmış. Cumartesi günü ameliyatı var. İnşallah iyi birşeye vesile olmuşumdur.




25 Şubat 2013 Pazartesi

Çocuk Saflığı

             Bu zamanın çocukları çok cingöz. Cumartesi günü Eylül,Ekin ben apartmanın önüne indik. Ben Ekin'le top oynadım Eylül'de apartman arkadaşıyla saklambaç. Eylül doğru düzgün koşamıyor, sobeleyemiyor veya saklanamıyor. Ama oyundan, arkadaşıyla birlikte olmaktan keyif alıyor. Sürekli arkadaşı sobeliyor ama hep Eylül ebe olmuyor. Sırayla ebe oluyorlar. Oyunun ilerleyen zamanlarında Eylül arkadaşının saklandığı yeri buldu, "sobe,sobe" diyerek koştu. Arkadaşı Eylül'e bağırıp "artık saklanbaç oynamak istemiyorum" dedi. Eylül'de sobelemeden "tamam oynamayalım" dedi. Ne oynayalım falan diye konuşurken arkadaşı "tamam neyse saklambaca devam edelim" dedi. Bizimkisi yine tamam dedi. Hiç, sobelenmemek için mızıkçılık yaptığını anlamadı.

            Ertesi gün yine aynı kadro bu sefer ellerimizde biri büyük diğeri küçük iki topla indik aşağıya. Toplardan birini Eylül'ün diğer apartman arkadaşı aldı, öbür topu Ekin'den bir ay büyük Eylül'ün arkadaşının kardeşi aldı. Benim iki saf kızım topa bakıp ağlamaklı olurken diğerleri topla keyif yaptı. "Anne, ....... bana topu vermiyor" "Hadi ama ................ topu aldın gittin, tek başına oynuyorsun, getir buraya Eylül'le oynayın". Sonra saklambaç oynamaya başladılar. Dünkü senaryonun aynısı.  Üç beş sobeden sonra tam Eylül sobeleyecekti ki "Eylül, ben saklambaç oynamak istemiyorum, ebelemece oynayalım" dedi. Eylül sobelemeden geri geldi tamam diyerek. Sonra da arkadaşı "neyse vazgeçtim, saklambaç oynayalım" dedi. Eylül ona da tamam dedi. Arkadaşları hiç bir şekilde sobelenmemiş oldu. 

          Bu kadar saf olmasını hiç istemiyorum ama arkadaşlarına karşı fişeklememek için de bir şey demiyorum. Çok kurnaz, çıkarcı, cingöz bir tip olmaz diye düşünüyorum. Çünkü babası ve annesi öyle tipler değil. Ama biraz da olsa akıllanır diye ümit ediyorum.

             Ekin de ayrı bir hikaye. Gücü bize yetiyor. Bize kızdığı zaman vuruyor, bağırıyor. Ama yukarıda bahsettiğim kızı görünce kaçıyor. Bir iki kere ittirmiş vurmuş bu küçük kız, Ekin korkup kaçıyor, kucağıma çıkıyor. Pazar günü bu küçük kız düşüp elini acıttığı için ağladığında ise,  biraz kızı izledi, sonra da "al bebek, bebek al" diye zorla eline geçirdiği topunu verdi. Kıyamadı kıza. :)) İki kızımda ensesine vur lokmasını al cinsinden. :)) Bir de çok merhametliler.

13 Şubat 2013 Çarşamba

El yazisi kelimeler





           Eylül'e bilgisayardan el yazısı  kelimeler hazırladım. Önce laminasyon aletinin kesicisiyle kestik Eylül'le. Sonra da yapıştırdık. Okula başlamadan önce el yazısına aşina olsun diye hem el yazısıyla yazılmış kitaplar almaya başladım hem de bu yazıları evin bilumum yerlerine yerleştirdik.

Böyleydi, Böyle Oldu

Baktım kendi başına çıkıp içinde oturuyor. Dolapla birlikte düşer korkusuna hemen pozisyonunu değiştirdim dolabın. Hem içini hem de üstünü kullanmaya başladık. Bence çok kullanışlı oldu.

8 Şubat 2013 Cuma

Tekrar Merhaba

          Ankara dönüşü yaptıklarımızı sıcağı sıcağına paylaşacaktım ama Montessori grubundan arkadaşımız Ülkü'nün kızı Berrasu'nun hastalığı moralimizi altüst etti ve bir türlü elim yazmaya varmadı. Ama fotoğraflar çoğalınca paylaşmak istedim. 

Tüylü çubuklara boncuk geçiriyorlar.
 

Tuğra'yla havuz keyfi

 


 Acaba resimde bu anı mı anlatmak istedi?
 İkisi de kitap okuyor. Eylül daha sonra sayfa sayfa Cömert Ağaç'ın fotoğraflarını çekti.
 Sokakta ekmek keyfi.
Kurulduğu günü hatırlıyorum. Çok heyecanlıydım. Şimdi artık evimizde bile değil beşik. Kıyafetler, mama sandalyesi, ana kucağı hepsi gitti. Valla insan duygusal anlar yaşayabiliyor verirken.

 Evimizde ya böyle ders çalışılıyor....


Ya da böyle. Bu bücür her yerde. :)

 Bir Dolap Kitap'tan kazandığım kitap.


 Ankara'da AVM'de tiyatro izlerken.
 Ali Dayı Çocuk Kütüphanesi'nde tesadüfen Aytül Akal ve Mavisel Yener'in söyleşisi varmış. Ayşegül hanım ve kızları Deniz ve Zeynep'te oradaymış. Güzel bir tesadüf oldu. Aytül hanımın kitabını bulduk, imzalattık ve bir de fotoğraf çektirdik.

Keloğlan Kukla Tiyatrosu'ndan sonra çektiğim fotoğraf. Teyze, ben, Eylül Ekin gittik. Çok beğendik.
 Yılbaşı ağacımız.
 Bizim yapamadığımızı Kathy yaptı.


 Kapıdaki koltuğu yıkarken.

 Neye baktıklarını bilmiyorum.

 Oyuncak bebek arabasında oyuncak olmayan bebeğini gezdirirken. Hız bile yapıyorlar.

 The Garden'de waffle keyfi.

 Renkli taşlardan balık yaptık.


 Mısır unu ve traş köpüğüyle çok güzel bir kum yaptık. Coğrafya'ya da böylelikle başlamış olduk.

 Siz burada bir karışıklık görüyor olabilirsiniz. Ama burada bir kapı, tuvalet, sabun ve bir şatoda olabilecek her şey mevcut.
Yok anacım yok, böyle meyve bahçesi mi olur? Elimden ancak bu kadar gelir benim.