31 Mart 2010 Çarşamba

21 Mart Gezimiz

Biz bayanlar gezmeye gitmek için İl Müdürlüğümüzün bahçesinde buluştuk. Lojmanda oturan Görkem ve annesiyle buluşma yerine gelen Umut ile herkes gelene kadar bisiklete bindiler. Müsait olduğumuz hafta sonları Eylül'ü getiririm dedim. Çok güzel vakit geçirdiler.



Ziyaretimizden sonra olmazsa olmazımız parka gittik. Bu sefer evimizin yanındaki değil Selçuk'ta ki büyük parka. Uyku sersemi olmasına rağmen 1 saatten fazla durduk. Eskiden :) salıncak favorisiydi artık kaydırak ve tahterevalli. Bu parktaki büyükler için yapılan cimnastik aletleri çocukların oyuncağı olmuş. Eylül son yarım saatini burada geçirdi.

20 Mart Gezimiz

20 Mart Cumartesi günü Eylül'le dışarı çıktık. Müzeye ve kütüphane götürmeyi düşünüyordum ama önce parka gitmeyi tercih etti. Doğal olarak :).














Parktan sonra komşularımızın tavuklarını ve horozlarını izlemeye ve sevmeye gittik. Ben korkumdan yaklaşamadım, Eylül horozların bile dibine kadar gitti. Cahil Cesareti böyle birşey. :)(Bu fotoğraftakinin tavuk olduğunu biliyorum, horozların yanındayken her an kaçmaya hazır pozisyonda olduğumdan fotoğraf alamadım. )




Maalesef pislikten geçilmiyor. Bunun ne olduğunu anlayamadık.


Kütaphaneye bu kadar yorulduktan sonra gittik. İl Halk Kütüphanesinin büyük bir okuma salonu, ondan daha küçükte çocuklar için salonu var. Biz Eylül'le önce büyükler için olan tarafını inceledik. ÇOk güzel kitaplar var. Çocuklar için Beş Sevgi Dilini bile bulduk. Şimdi Şiddetsiz İletişimi okuyorum, Ankara gezimizden sonra eğer başka kitaba başlamamış olursam kütüphaneden bu kitabı alacağım. Sonra da çocuklar için olan salona geçtik. Meğer gençler ve çocuklar hafta sonunu kütüphanede sınavlara çalışarak veya kitap okuyarak geçiriyormuş.


Akşam Zuhal ablalara davetliydik. Eylülcüm seni Meliha teyzene bırakalım sen uyu akşam gelip seni alırız dedik, çocuk isyan etti tabii. Giderken yolda uyudu, Zuzu'da yatırdık yatağa gece yarısı kalkarken şöyle bir gözlerini açtı tekrar uyudu, eve geldik yatağına yatırdık, bir iki saat sonra uyandı, biraz oyalandı sonra tekrar yattı. Bizde böylelikle 2,5 yıldır misafirlikte ilk kez hiç kalkmadan oturmanın güzelliğini yaşadık.

22 Mart 2010 Pazartesi

Sanki çok yazmışım gibi

Sanki bloga çok şey yazmışım gibi ne zamandır ara verdim yazmaya, hiç uğramadım. Elazığlı hemşehrilerime başsağlığı bile dilemedim. Çok geç oldu ama ölenlere Allah'tan rahmet, kalanlara sağlık ve sabır diliyorum.

5 Mart 2010 Cuma

Ben söylerim Eylül oynar

- Küçük Eylül küçük Eylül
Söyle bana neredesin
Ninen deden (deden teyzen) seni bekler
Eylül gelse sevsek derler.

- (Tuvalet şarkımız) Eylül'ün poposunda kaka var kaka var kaka var
Anneside işetmeye getirmiş, getirmiş, getirmiş

- Kakali kakali Eylül'ün poposu kakali

- Dedesi (teyzesi de diyor bazen) Eylül'ü seviyor
Dedesi Eylül'ü özlüyor
Dedesi Eylül'ü bekliyor
Dedesi Eylül'ü görmek istiyor

- (Ninnimiz)
Bir küçücük Eylülcük varmış
Annesi onu çok seviyormuş
Bir küçücük Eylülcük varmış
Babası ona bayılıyormuş
Bir küçücük Eylülcük varmış
Dedesi onu çok özlüyormuş
Bir küçücük Eylülcük varmış
Annesi ona canım diyormuş
Bir küçücük Eylülcük varmış
Babası ona aşkım diyormuş
Bir küçücük Eylülcük varmış
Dedesi ona balım diyormuş
(bu ninniye isteğe bağlı olarak teyze, nine, ışıl eklenebiliyor)

- (Buda ninnimiz)
Dandini dandini dastana
Eylül girmiş bostana
Al bostancı Eylül'ü
Yemesin lahanayı

Temizlikçi arıyordum meğer hemen yanıbaşımdaymış


Anne sen bardakları koy ben bununla oynıyım dedi. Tuzluğu ters çevirip bütün tuzu mutfak masasına dökme oyunu. İşi bitince masayı bir güzel temizledi; bütün tuzları eliyle yere saçtı. bende Eylül süpürgeyi getirde süpür yerleri dedim. Dünden razıymış meğer kızım, tamam dedi. Babana söyle fişi taksın dedim. Babası geldi yardım etti. Süpürgeyi çalıştırdı etrafı bir güzel temizledi sonrada kapattı süpürgeyi. Babasıyla ben ağzımız bir karış açık kaldık. Demekki izin versek daha neler yapar kuzumuz.

Veda ve Bir Akşam Çıkarması

Aslı, annesi Fikriye teyze, Kathy, Eylül ve ben Zülfü Livaneli'nin yazıp yönettiği Veda filmini izledik. Atatürk'ün hayatını özet geçmiş. Salih Bozok'un anılarından yola çıkarak anlatılmış. Hepimiz çok beğendik. Sırada Dersimiz: Atatürk var. Ve tabii kurbağa ve prenses te. Filmden sonra The Garden'a (adına bakıp aldanmayın tabii Türkiye'de bizim şehrimizde)gittik. Hizmet, servis, ortam çok iyi, hele dondurması harikaydı. Çocuklar için ufak birde oyun alanı yapmışlar.


Yine salıncak, yine salıncak. Kathy sallasın beni dedi, Kathy'de saolsun hiç kırmaz.


Aslı ve annesi Fikriye teyze.



Bazı akşamlar birlikte oluyoruz ve bu birliktelikten çok memnun kalıyoruz.

Harika Bir Oyuncak


Çok sıradan basit gibi görünen bu oyuncakla çok oynuyoruz. Eylül'ün en sevdiği oyunlardan. Hem renk hemde şekil çalışması için kullanıyoruz. Rengini yada şeklini söylediğimi çıkarıp yerleştiriyor. Şimdi hepsini rahatlıkla yapıyor ama oyunu hızlı oynuyoruz.

Makarna Faaliyetlerimiz





Eylül'le mutfağı toplarken zayiat fazla fazla oluyor. Bir kutu makarnayı yere döktüğü için elimizde oynanacak bir kutu makarnamız oldu. Boyadık, yapıştırdık bide oyun hamuruna yapıştırdık, deliklerinden kürdanları geçirdik, o kürdanlardan tekrar makarnaları geçirip makarna ağacı yaptık.

Kartalkaya gezimiz

Niğde Doğa Sporları Kulübü'nün (NİDOS) 19-21 Şubat tarihlerinde düzenlediği Kartalkaya gezisine katıldık. Cuma ve Pazar günlerimiz yolda, Cumartesi günü öğleden sonramız otobüste ısınmaya çalışmakla geçti ama çok memnun kaldık, çok eğlendik ve ben çok dinlendim. Gitmeden önce Eylül'e dağa gidicez, kızakla kayıcaz diye anlattık, hazırlıklıydı ve Cumartesi günü sümükleri ağzına akacak kadar soğuk havada kızakla kaymaya devam etti. üstü sırılsıklam olunca ve inanılmaz rüzgar çıkınca mecburen otobüse girdik. 3 saat kadar kızım önce benimle sonra da babasıyla ekibin toparlanmasını bekledi otobüste. Mehmet amcası, Emin amcası daha sonra Tülin teyzesi, Şimal Eylül'ün canının sıkılmaması için ellerinden geleni yaptılar. Ben Yusuf'la kayarken camdan beni izleyen canım kızım, düştüğümü görünce salya sümük ağlamaya başlamış annem düştü diye. Kayarken fotoğraflar yok maalesef.


Giderken mola verdik ve Eylül salıncak ayrılmak istemedi, zor ayırdık. Otobüs kalkmak üzere, anne altıma yapıyom dedi. Salıncaktan fırsat bulamadıki çiş yapmaya.


12-13 saatlik yoldan sonra şömine başında çay süper oldu. Masanın üstünde kuru pasta ve kitaplar vardı.

Dolaşmaya çıkamadık ama güzel yerlerden geçerken otobüsü durdurup indik aşağı. Kaldığımız yere çok yakın bir manzara. Bide Eylül'le Şimal için çiş molası verdik, sigara içenlere yaradı.


Burası bizim kaldığımız kaloriferli odaların olduğu ana bölüm. Özcan Dağevi. Burada yiyip,içip yattık. Kahvaltı ve akşam yemekleri harikaydı. Buranın karşısında da sobalı odalar var. Biz Eylül'den dolayı ana binayı tercih ettik. Burada Kathy ve Bekir'le birlikte.


Yine salıncak. Eylül'ün en çok sevdiği şeyden mahrum kalmaması çok iyi. Karşımızda dere akıyor, biz şarkılar söylüyoruz. Anne arkadan salla diyor ama fotoğraf çekmek için öne geçiyorum.



Ve gezinin bombası. Kızım için götürdüğüm bütün yedekler de ıslanınca Mehmet'in kazağını pantolan gibi giydirdik, Mehmet'in çorapları da ayaklarında.


Gölcük'te mola verdik, bir tur atıp hemen otobüse döndük. Hava çok soğuktu elimizde mendille dona dona gezdik.


Filiz makarna fabrikasında yemek molası verdik. Daha doğrusu Filiz Barilla Makarna Fabrikası. Maalesef yılların Filiz Makarnası da ellere gitmiş. Makarnalar harikaydı. Ama ülkemin durumu hiçde harika değil.