23 Haziran 2010 Çarşamba

17 Haziran 2010 Perşembe

Karınca Park

Geçen yıl, sürekli gittiğimiz oyuncakçı Kukla Life daha açılışını yapmamıştı biz alışveriş yapmaya başladığımızda. Bu yılda Karınca Park & Cafe. Daha açılışını yapmadı ama biz müdavimi olduk bile. Ben çok beğendim, sizin oturup çayınızı içip karnınızı doyururken ablalarında çocuklarınızla ilgilendiği yerlerden. Ayrıca Erdem abimizde burada çalışmaya başladı.











Meliha Teyzesinde 2 Yıl

Bundan iki yıl önce 9 aylıkken Haziran 15'te Meliha teyzesine gitmeye başlamıştı Eylül. Elinde büyüdü Meliha teyzesinin. Bunun şerefine ayın 15inde (devlette çalışanlar için güzel bir tarih) Özsüt'e gittik. Meliha ablanın kızı Şaziye'de orada çalışıyor. Meliha ablayla ben insan gibi pastalarımızı yiyip, çayımızı içtik. Gel görki Eylül öyle şeyler yaptıki bir ara öne doğru eğilip "Eylülcüm hiç pastaneye gitmemiş sokak çokukları gibi davranıyorsun, bizi rezil ediyorsun" dedim. Hep birlikte güldük, hoşuna gitti, "Evet" dedi, iğrençlik yapmaya devam etti. :)) Allah razı olsun, kendi çocuğundan ayırmadı kızımı, yemedi yedirdi. Eylül yesin diye marketlere, pazarlara sebze meyve almaya gitti. Allahın izniyle 20 Eylül'de Eylül kreşe başlayacak. Birlikteliklerin son ayları hayırlısıyla. Arada fotoğraf çektirmek istemiyor. Bu fotoğrafta o anlardan birisine denk geldi. Bende ısrarcı olmadım.

İlk Kez Bisiklet Sürdü

Bu gün üç tekerlekli bisikletini alarak evden çıktı. Dünde alacaktı ama unutmuş bende taşımak işime gelmediği için hatırlatmamıştım. Toprak alanda takur tukur rahatsız olunca bende hemen bi elime bisikleti diğer elime kızımın minik elini alıp yola çıkardım. İlk kez pedalları çevirdi. Çok mutlu oldu, kıkırdayıp durdu. Benimde keyfime diyecek yoktu. Kızım artık bisiklet sürüyor, az şeymi?

16 Haziran 2010 Çarşamba

Minicik ellim

Canım kızım benim. Senden ayrı geçirdiğim her anımda seni özlüyor, seni anıyor, kendi kendime seninle konuşuyor, seni seviyorum. Canım kızım benim diyorum, sen ne kadar güzelsin. Minicik ellim benim diyorum. Bir el bu kadar küçük olabilirmi diyorum. Ayaklarını düşünüyorum, ne güzel ayaklar onlar diyorum. Kendi kendime seni düşünüp gülüyorum. Bir insan bir insanı bu kadar sevebilirmiymiş. Anne olmak bu kadar güzelmiymiş. Her elini tutmamda Eylülüm diyorum, ellerin ne kadar küçük, minik ellim benim diyorum. Seni çok seviyorum diyorum. Ellerini, ayaklarını, gözlerini, dudaklarını, burnunu, herşeyini, seni çok seviyorum diyorum. Sana sarılmayı, sana sarılıp uyumayı, seni uyurken izlemeyi, ayaklarını koklayıp öpmeyi, senin şımarıklığını, senin herşeyini o kadar çok seviyorumki. Seni görmediğim her an seni çok çok özlüyorum. Sen benim canımsın, yavrumsun, kızımsın. Alsam içime soksam seni. Dün bana dedin ya " ne kadar seviyosun beni" diye, ben de dedim ya "dünya kadar güneş kadar" diye. Sonra "sen beni ne kadar seviyorsun peki " dedim, sende " yavru köpek varya,işte o kadar seviyorum" dedin. Gülüyorum. Mutluyum seninle. Sabah kahvaltıda babanda bende seninle uğraşırken bir ara düşündüm senin olmadığın günleri. Hayat ne kadar boşmuş benim güzel kızım sen yokken. Sen iyiki gelmişsin, iyi ki varsın, iyi ki benimsin, iyi ki bizimsin. Seni ne kadar sevdiğimi hiç bir kelimeyle anlatamam. Ama seni çok seviyorum. Minicik ellim benim. Bir el bu kadar minik olabilirmi, ya ayaklar hiç bu kadar güzel olabilirmi.

14 Haziran 2010 Pazartesi

Rezilliğim

Cumartesi günü eşim dışarıya çıktı, Eylül'de arkadaşlarıyla aşağıda oturmuş çekirdek yiyordu. :) Bende balkonda çamaşırları asıyordum. Derken, balkon kapısısının arkasındaki televizyon kutusunun üstündeki dedesinin geçen yıl aldığı kocaman ayı ve onunda üstündeki kocaman pilates topu yere, kapıyla kutu arasına düşüverdi. Hiç istifimi bozmadım, çamaşırları asmaya devam ettim, Eylül'ü kontrol ettim, boğazına çekirdek kabuğu takılırsa ne yapacağıma karar verdim (ki bu komşuya sesimi duyurmak için, balkondan bağırmak oluyor) balkona açılan ve kesin kapalı olan pencereyi bir ihtimal kontrol ettim ve sonuç olarak evde yapayalnızken balkonda mahsur kaldığıma karar verdim. Panik... Nasıl çıkıcam, komşulara rezil olucam, hayatımda, anılarımda kara bir leke olarak kalıcak. Kapıyı ittiriyorum, pilates topu kutuyla kapı arasına sıkışıyor, geçebileceğim kadar açıklık yok. Kolumu sokuyorum açılan araya kolum çok acıyor, ittirebileceğim alan çok kısıtlı, top patlarda basınçtan, kolum koparmıki diye bile düşündüm. Azıcık aradan ayıya ulaştım, uzaklaştırabildiğim yere kadar çektim. Pilates topunu çek Allah çek yerinden oynamıyor. Sonra farkettim ki kapı kolunun üstünde kalmış, ben aşağıya doğru yuvarlamaya çalışıyorum. Bir kaç kere yukarı ittirdim, toptan kurtuldum. Kapı açıldı. Derin bir nefes aldım. Kolum mosmor, işyerindekiler dalga geçiyor harbemi girdin diye. Çok şükür ki yere düşmemişde kapı kolunun üstünde kalmış,kesinlikle çıkamazdım balkondan ve komşuya şöyle bağırırdım. "PInar, Pınar, balkonda mahsur kaldım, kocanı ara, kocamı arasın, beni kurtarmaya gelsin, sende gözünü Eylül'den ayırma, çekirdek kabuğu olurda boğazına takılırsa hemen yardıma git " :)) Herkese anlatıp kendi kendimi rezil ediyorum. Eylül'ün lafıyla, olsun boşver, bişey olmaz.

Rüya

-anne ben rüyamda at gördüm
-Ne güzel
-Anneannem, teyzem, dedemde vardı
-Öylemi
-Evet
-Ata bindinmi
-Hayır
-Neden
- hızlıydı

Arası sürdü sürmedi (1 saat sonra falan)
- anne ben rüyamda ne gördüm biliyormusun
-Ne gördün canım
-Pembe bir at gördüm
-Aa ne güzel, bindinmi ata
-Evet bindim. dedem vardı, teyzem vardı, anneannem vardı
-Ne güzel bir rüya görmüşsün Eylülcüm
- evet (bu konuşma iki hafta önce oldu)

Bugünde:
anne ben rüyamda kedi,köpek ve kaplan gördüm
-Aa kaplandamı gördün
-evet . Ben onları eve taşıdım, kucağımda (bunu vurgulayarak)
-Ne güzel Eylülcüm, senin hayvanlarla aran çok iyi galiba .
-Evet , ama kaplan benim bacağımı ısırdı, kanadı .
-Hııı sende ona (işaret parmağımı sallayıp, sert sert bakarak) böyle yaptınmı ?
- yaptım, kızdım ona. anneannem, teyzem, dedem, büyük teyzem vardı .
-Büyük teyzen Güzin'de mi vardı ?
-evet

Benim kızım öyle bir büyümüş ki hem rüya görüyor hem de gördüğü rüyaları anlatıyor. :)) Ve nedense hep hayvanlı ve anneanneli, dedeli , teyzeli oluyor. Çok özlediğinden galiba. Bende madem rüyalarına girecek kadar özlüyor, babalar gününde Ankara'ya götüreyim kızımı. :))

8 Haziran 2010 Salı

Görümcem Ev Aldı

Görümcem bugün çok güzel bir evin sahibi oldu. Sağlıkla, mutlulukla, huzurla otursun, hayırlara vesile olsun yeni evi. Haziran ayı hem güzellikleri hem üzüntüleri barındırıyor bizim için, babamın ve rahmetli kayınvalidemin doğum günleri (ikisinin de aynı gün), babalar günü, görümcem ev aldı, 21 Haziran kayınvalidemin ölüm yıldönümü, 22 Haziran sözlenme yıldönümümüz.

7 Haziran 2010 Pazartesi

Teyzeme Benziyor

Sabah evden çıktıp Meliha teyzeye gitmek için el ele yürürken yanımızdan tatlımı tatlı bir ilkokul öğrencisi geçti. Hafiften tebessüm etti bize. Uzun sarı saçlarını iki at kuyruğuyla ayırıp omuzlarının üstünden önüne almış. Yanımızdan geçtikten sonra Eylül, Anne teyzeme benziyo bu abla deyip güldü. Eylül söyleyince gerçekten de çok benzediğini farkettim. Sarı, pamuk gibi, sevimli bir kız. Evet canım benziyo dedim. Gözlüğüde var dedi. Yine güldü, ama bu gülmeler kıkırdama şeklinde. Evet canım, gözlüğüde var dedim.

3 Haziran 2010 Perşembe

Masumiyet

Fotoğrafta duruşu, bakışı ile ne kadar masum. İnsan alıp bağrına sokmak istiyor. :) Ama bu istek o ayakkabıyı giydiği gün sadece bir an sürüyor. Nedenmi? Çünkü ayakkabı ciyak ciyak ciyaklıyor.

Evet evet kendi elimle yaptım kendimize, hiç bir baskı altında kalmadan aldım o ayakkabıyı.

Haftasonumuz

Neredeyse yeni bir haftasonuna giriyoruz, ben daha yeni yazıyorum geçen haftayı. Cumadan başlayayım. Yağmur yağınca koşa koşa Meliha teyzeden çıkıp eve gitmeyiz. Ne mi yaparız?
Su,Toprak ve Çamur






Cumartesi günü Atatürk Kent Ormanına gittik. Çok beğendim, harika bir yer. Eylül çok eğlendi. Mutluluğu görülmeye değerdi. Sıçrıyor, sıçrıyor şişme parkta, gülüyor, kahkahalar atıyor, anne bana bak, anne bak diye bana sesleniyor. Eylül'ü uzun zamandır o kadar mutlu görmemiştim, içim bi hoş oldu, o eğlendikçe bende eğlendim. Kendini aştı orada. Oyun parkında zorlanacağını düşündüğüm yerden defalarda ben oturup poyaçamı :)) yerken, kendisi zevkle tırmanıp indi. 3-3,5 saat coştu. Sonra eve gidince uyumadı ama. (Aslı teyzesi kız niye öyle diyorsun poğaça diyceksin deyince, ama ben onu söyleyemem, küçüğüm, ben poyaça diyebilirim gibi bir cevap verdi.)












Pazar günü Aslı teyzesi sınavlarından çıkıp bize geldi. Kısır yapıp yedik. Sonra makyaj yapmaya başladık.


2 Haziran 2010 Çarşamba

Bizim Eylül İşte Böyledir

Ne zamandır yazmayı düşündüğüm ama bir türlü fırsat bulamadığım bir yazı dizisine başlamak istiyorum. :))
1) Gece yatmadan önce ne kadar yorgun olursa olsun, illaki bir kaç tane kitap okutur ama dinlemez. Ben çocuğun neden ahtapot olmayı sevmediği okurken, neden üzülüyor diye sorar. bende kızım okuyorum ya derim.
2) Merdivenlerden kendi başına, bir yerlere tutunmadan rahatlıkla teker teker inip çıkabilir.
3) Kendisine her hangi bir konuda yardım edilmesinden pek hoşlanmaz. Yardım etmemi istermisin diye sorulmasını ve verdiği cevaba göre hareket edilmesini ister.
4) Kendisi her hangi bir nedenden dolayı pantolonunu, kilodunu (işemek, değiştirmek vb.) çıkarmak için pozisyon almışken, çabuk olsun diye başkası indirirse ortalığı ayağa kaldırır, ben indirecektim diye , tekrar çektirir ve kendisi çıkarır.
5) Bir kaç aydır kendi kıyafetlerini kendisi seçer.
6) Oldum olası sıcağı hiç sevmez, buz gibi havada tişörtle sokağa çıkar. Son zamanlarda da çoraplarını çıkarıyor, ayakları yanıyor hatunun.
7) Bir gün klozet adaptöründe çişini yaparken, banyo musluklarını göstererek bak gözleri, burnu ağzı, görüyormusun dedim. Evet dedi. O günden beri hayal gücünü kullanır, bir şeyleri birşeylere rahatlıkla benzetir. (Daha bu sabah duvardaki resimlerinden birisini göstererek bak bu gözleri, bu ağzı, bu burnu, ne güzel yapmışım dimi diyordu.)
8)Çok güzel mantık yürütür. Bir şey kırıldığı için tamir edilmişse tekrar kırılmasında sakınca yoktur O'nun için, tekrar tamir edilebilir. Olayları bir birleriyle ilişkilendirebilir. Üçgenleri gösterdiğim gün merdiven demirlerinin oluşturduğu üçgeni göstermiş, anne bak büyük üçgen, anne bak küçük üçgen demişti.
9) Dünyanın en iyi videoları arasında gösterilen bir video sürekli aklıma gelir. Ebeveyn ne yaparsa çocukta onu yapar. Ben veya eşim ne zaman yanlış bir şey yapsak, Eylül aylarca onu yapar.
10) Unutmaz. üzüldüğünü, sevindiğini, alınanları, alınacakları yani işine gelenleri :) hiç unutmaz.
11) Çok çok merhametlidir. Karıncanın üstüne basılırsa ne olacağını merak eder ama arkadaşı küserse birisine, yada bir çocuk ağlarsa hemen işini gücünü bırakıp onunla ilgilenir. Gel gel ağlama gel der, yada bak küsmüş, yazık der.
12) Bebekleriyle oynamayı çok seviyor. Gerçi şimdi Ali Naci'yi (bebeğinin ve dedesinin adı) sevmiyormuş. Minicik parmak kadar bir bebek almıştım aylar önce, hiç ilgilenmemişti, bir haftadır gözü onda.
13) Oyuncaklarıyla oynamayı hiç sevmiyor. Galiba anlamsız geliyor.
14)Doğayı çok seviyor, araba yolculuğunu, sevdiği kişilerle birlikte olmayı, toprakla ve suyla oynamayı çok seviyor.
15) Oyun hamuruyla ve yanılmıyorsam adı moon sand'di o kumla oynamayı çok seviyor. (Gerçi ben geçen gün yere döktüğü için sinirlenip atmıştım, çok pişmanım.)
16) İki üç haftadır hayal arkadaşı var. Onunla konuşuyor, sohbet ediyor. Ama adı yok. :))
17) Odasını çok seviyor. Odasında olmayı seviyor.
18) Evcilik oynamayı seviyor. Kendisi doktor hanım oluyor ben hasta. Boyalarla iğne yapıyor.
19) Terlik giyinmeyi seviyor. Evde sokakta özellikle sokakta terlik giymeyi seviyor.
20) Kan çekiyor. Akrabaları çok seviyor, akrabalarıyla olmayı seviyor.
21)Banyoya bir yıl sokmasam girmez, ama girdimi de yüzüne su gelmemesi kaydıyla çıkmayabilir.
22) Aynaya bakmayı çok sever. Şekilden şekle girer, kendisini inceler.
23) Tam bir abla havası vardır. Abla gibi olgundur, yapıcıdır, çözüm üretir.
24) Mantıklı konuşulması gerekir, eğer anlatılanlar O'nun mantığına uygunsa kabul eder, değilse kabul etmez ve bu durumda asla ikna olmaz.
25) Üçkağıtçıdır. Ekmek almak için bakkala gidelim derken, hadi gidip bana cips alalım demek istemiştir.
26) Çocukların genel özelliği anlatılan şeyi yapmaktan değil, gözlemlediği şeyi, gözlemlediği şekilde yapmak ister.
27) Yemek,kek, hamur işi yapmayı sever, mutfak işi yapmayı sever. Ev işlerinde yardımcı olur. :)
28) Favori adamı dedesidir. Dedesine nazının geçeceğini çok iyi bilir.
29) Kreme dayanamaz. Krem buldumu sonuna kadar kullanır, vücudunda sürecek yer kalmadıysa kapılara, yere sürer.
30) Süslüdür, pembe düşkünüdür. Üstünü çok çabuk kirletir, kirletince de bu kirli der çıkarır.
31) Makyaj yapmasını çok sever. Başkasına güzel makyaj yapar, kendisine sıra gelince eline geçirdiği malzemenin tamamını yüzüne boca eder.
32) Rahattır. Üstü kirlendiği zaman kirlensin boşver, annem yıkar der.
33) Doğduğu günden itibaren, ben sürekli şarkı söyledim, ezberimde yoksa uydurdum ve sürekli dans edip, dans ettirdim. Meliha teyzesinin evinde de halk oyuncu Şaziye ablası hem oynattı, hem oynadı. Ortaya müzisyen bir ruh çıktı. Şarkı ezberler, söyler, oynar, dans eder, aklına ezberindeki şarkılar gelmezse anlamlı veya anlamsız kelimelerle kendi bestesini yapar.
34) Müzik sevgisini resimde göremedim. Ya doğru boyayı bulamadım, yada sıkıldı bilmiyorum ama son zamanlarda resim yapmak deyince parmak boyasıyla elini boyayıp hadi ellerimi yıkayalım diyor, yada yazı tahtasını bir iki daire çizip kalemi yalamaya başlıyor.
35) Masa başında yada yerde oturupta faaliyet yapmayı sevmez. Sadece dergilerle 10 dakika falan ilgilenebilir. Şu ana kadar onun için yaptığım herhangi bir materyali benimsemedi.
36) Uyumludur, gezmeye gittiğimiz her yere birlikte gideriz, şu ana kadar sinema hariç hiçbir yerde sorun çıkmamıştır.
37) Gerçek telefonda eğer karşı tarafta birisi varsa konuşmayı sevmez. Ama tel kapalıysa yada elinde kulağına koyacak bir şey varsa, yada hiçbirşey bulamazsa ellerini kulağına koyup, nasılsın, hadi hoşçakal, tamam, bende seni öpüyorum, bay bay diye diye birileriyle konuşabilir.
38) Cep telefonuyla konuşmasının yasak olduğunu bilir.
39) Oto koltuğuna kendisi binip inmek ister.

Şimdilik bu kadar yazayım, aklıma gelenler olursa ekleme yaparım.

Dedem beni....

27 Mayıs günü anneannesi aradı,büyük teyzesi kitap almış, kargoyla göndereceklermiş diye konuştuk. Bende hemen yanımdaki Eylül'e kızım bak büyük teyzen sana kitap almış, göndereceklermiş diye anlattım. Telefonu kapattıktan sonra Eylül'le mutfağa yemek yemeğe gittik. Durduk yere vurgulu vurgulu Dedem beni her yere götürecek, ayakkabı almaya götürecek, parka götürecek, her tarafa götürecek, hepsine götürecek, çarşıya götürecek dedi. :)) belliki yavrum çok özlemiş. ( Bir gün öncede Meliha teyzesi, Erdem, Şaziye ayakkabı almaya çıkmışlar, Meliha teyzesi, Erdemle Şaziye'ye ayakkabı almış, Eylül "bana da al"demiş, Eylül'e uygun ayakkabılar olmayıncaMeliha teyzesi de almamış. İçinde yer etmiş anlaşılan:) )

Dedesi bizi ziyarete geldiğinde Eylül bir gece bizim yanımızda yatar, dedesi de O'nun yatağında yatar. Bunları söyledikten sonra akşam yanına uzanmış uyumasını beklerken, Eylül'ün de sırtı bana dönükken, yüzünü bana döndü, dedem benim yatağımda yatmasın dedi. Bende tamam kızım, dedene söyleriz, bize geldiğinde salondaki yatakta yatar dedim. Tamam dedi, dedem benim yatağımda yatmasın, burası benim yatağım (bu son cümleyi vurgulu söyledi, ve içi rahatlamış bir şekilde sırtını dönüp uyudu.) Tek başına kendi yatağında yatmayı benimsemesi çok hoşuma gidiyor. Gerçi tek başına değil benimle uyuyor. Benim kokuma göre kendini ayarlıyor. Gece uyanıp kendi yatağıma gidersem hemen uyanıyor, yanıma geliyor, burada mı yatalım senin yatağına mı gidelim diyorum, keyfine göre cevap veriyor. BAbasının dersinin olmadığı bazı günler uyandırmaya kıyamadığım için sessizce işlerimi halledip, çıkıyordum. babası en sonunda isyan etti, sen gidiyorsun 10 dakika sonra uyanıp annem nerde benim diye soruyor dedi. Artık uyumasına izin vermiyorum. Bensiz nasıl olsa uyumuyor diye.