26 Mayıs 2010 Çarşamba

İlk Kez Bırakıp Gitti

Dün akşam ben ayakkabımı giyim, üstümü giyim Meliha teyzeme gidiyim dedi. Hayırdır Eylül, nereden çıktı Meliha teyzene gitmek dedim. Gidicem dedi, ozaman Erdem'i arıyım, gelip seni alsın dedim, tamam dedi. Ama Erdem geldiğinde hayır gitmiycem demek olmaz, arayıp Erdem'i çağırırsam gitmek zorunda kalırsın dedim. Yine tamam dedi. Eylülcüm niye gidiyorsun, bişeymi oldu dedim, hayır dedi. Ben orada yemek yiycem dedi, ne yemek var orada dedim, yeşil fasülye dedi. Meliha teyzesini aradım, sana gelecekmiş dedim, sende yeşil fasülye varmış onu yiyecekmiş dedim. Eylül'e verdim telefonu. Eylül bizim evimizde yeşil fasülye yok annem dedi, ıspanak vardı onuda biz yedik bitti dedi,Eylülde ozaman ben , o zaman ben şeker! yemeye gelirim dedi. (Şeker sonradan aklına gelmiş gibi, vurgulu söyledi) Ben getireyim dedi Meliha teyzesi, olur dedi Eylül, sana zahmet Meliha abla dedim, telefonu kapattık. Biraz sonra Meliha teyzemiz elinde yarım torba şekerle geldi. Çay içtik, sohbet ettik, Meliha abla ben gidiyorum dedi. Eylül başladı bende gelicem, ben sizin evinizde yatıcam kalkıcam, sabah buraya gelicem demeye. Eylül ben yarın işe gidicem, orada yatarsan sabah beni göremezsin, öğlene kadar birlikte olamayız dedim. Baktık gidici, kimse tutamaz. Giydirdim üstünü, ayakkabasını, Meliha teyzesinin elinden tutup gitti. Camdan bakarken ağlamamak için zor tuttum kendimi. İlk kez beni bırakıp gitti. Fotoğrafını falan da çekmedim gidişinin. O sahneyi bir daha görmek istemiyorum. Ben Eylül gider gitmez temizlik yapmaya başladım. Babası maçtan geldi, önce zile bastı sonra anahtarla kapıyı açtı. Eylül korkmasın diye önce zile bastım dedi. Anahtar sesine irkiliyor. Eylül yokki dedim, Meliha teyzesine gitti dedim. Etrafa bakmaya başladı, saklandımı yoksa dedi. Anlattım, morali bozuldu. Ben arıyım bir dedi, karşı taraf telefonu açar açmaz Meliha abla Eylül napıyor dedi. :) Ben gelip alayım mı diyince Meliha teyzesi baban alsınmı demiş, Eylül'de evet demiş. Babası gitti getirdi. İçeriye önce babası girdi, ben anneme küstüm diyor dedi. Eylül içeri girince, babası barışın hadi dedi. Ama ben küsmedim ki dedim. Eylülcüm istediğin zaman istediğin yere gidebilirsin, biz seni gelir alırız dedim. Gittiğin için sana küsmedim ben dedim. Gelip bana sarıldı sırtımı pışpışladı. :) Sonra gidip yemek yedik. Ben yemiycem, Meliha teyzem bana yumurta kırdı dedi. (Evde yemek olmayınca yumurta kırmış teyzesi) Sonra hemen yattı. Gece huzursuzdu. Pişik olmuş, anne popom acıyor diye ağladı, krem sürmek için zor ikna ettim. Sonra burnu tıkalı, tuzlu su damlattım, öksürüyor. (dün önce küçük kornetto arkasından yarım max, akşam arka arkaya iki top külahta toplam 3,5-4 dondurma yedi ve ben babasına söylemedim dondurmadan öksürdüğünü) Zor yattı uyandı, uyku tutmadı sonra babamın yanına gidicem dedi, yatak odasına gittik yattık. Sabah kalktı biraz hasta. O zaman bende şimşek çaktı. Akşam hasta olacak gibi duruyor, ev soğuk ve üstünü giymiyor. Eylül tamam giymiyorsun, hasta olunca da sana ilaçta içirticem, iğne de yaptırıcam dedim. Yaptırmam ki dedi, ben zorla yaptırırım dedim. Eylül yoksa sana ilaçta içirticem iğne de yaptırıcam dedim diyemi gittin Meliha teyzene dedim. boynunu büktü, kafasını salladı, ufacık bir evet çıktı ağzından. Eylül çok özür dilerim, sana öyle söylememeliydim dedim. Bir daha seni öyle tehdit etmiycem canım, çok çok özür dilerim senden dedim. Hemen boynuma sarıldı yine pışpışladı tamam dedi. Kızımı ne kadar korkutmuşum ki evden gitti. Bir daha korkutmam.

Seni ne yapmak mutlu ediyor.

21 Mayıs 2010 Akşam yemeğinde
Ben:Eylül, seni ne yapmak mutlu ediyor?
Eylül: Yemek yapmak, Dağa gitmek.
Ben: Gerçektenmi?
Eylül: Evet.
Ben:Başka
Eylül:Katiler(Kathy) gelmek.
Ben:Kathy'lere gitmek.
Eylül: Hayır, Katiler gelmek.
Ben: Aaa, Kathylerin gelmesi.
Eylül:Evet.
Ben: Başka.
Eylül: Çocukların gelmesi (Buradaki çocuklar kim anlamadım), Babamın gelmesi, Bekirlerin gelmesi. (Bekirle Kathy evli :) )

20 Mayıs 2010 Perşembe

Çiçeklerimiz

Bundan yıllar önce düğünümüze gönderilen çiçeklerden bir kaç tanesini kendi evim için almış, geri kalanları da annem ve kayınvalidem arasında paylaştırmıştık. Bizim evimize gelen bütün çiçekler kurudu, annemdekiler ne oldu bilmiyorum ama kayınvalidemdekiler coştukca coştu. Görümcemde sevdiği için çiçekleri, bakmakta zorlanmadılar. Ben çiçekleri kuruttuktan çok sonra iki küçük kaktüs almıştım, onlarıda çürüttüm. Eylül büyüyünce aslında evde çiçek olmasının, ona bakmanın, ilgilenmenin, sulamanın ne kadar güzel olacağını düşünüyordum. Bugün görümceme gittiğimizde, size çiçek vereyimmi diye sordu, sanki içimden geçenleri okumuş gibi. O bu soruyu sorarken bende alıcı gözüyle çiçekleri inceliyordum. Hiç ikiletmeden ver dedim. İki tane verdi. Tamda istediğim çiçeği verdi. RAhmetli kayınvalidemin çiçeğiymiş. Eylül kucağıma ver dedi, eve giderken taşırsın dedik. Kapıdan arabaya kadar kucağında taşıdı çiçeği, arabada da biraz tuttuktan sonra bana verdi. Eve gelince çiçekleri güneşi severlermiş diye camın önüne koydum. Eylül inşallah kurutmaz. Benim elime kalırsa kesin kururlar.

Sayı Boncuklarında Son Nokta

Aldığım yorumlar ve montessori sitelerindeki anlatımlardan yaptıklarımın ne kadar hatalı olduğunu farketttim. Aldığım kalın telle telafisini de yaptım. Resimlerden de anlaşılacağı gibi kalın tel aldım, makas gibi olan aletle ucunu kıvırdım, 10 tane boncuk geçirdim, yine aynı aletle ucunu kırıp kıvırdım. Sert ve düzgün sayı boncuklarımız hazır.







18 Mayıs 2010 Salı

Sayı Boncukları 2


Bunları da dün eakşam ve gidince yapmıştım. Öğlen Meliha ablaya gittiğimde Eylül'e verdim. Yılan o anne elleme dedi. Dün yaparkende tırtıl diyordu. Sonra ben hepsini uç uca taktım, yılan gibi yapıp beni yemeye kalktı. Saydırıyorumda, sayıyor güzelce.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Sayı Boncukları


Öğlen Eylül'le birlikte sayı boncuğu yaptık. Ben tele geçirmesi için 10 tane boncuk ve teli hazırladım, Eylül tele boncukları geçirdi, bitince metal uçları taktım. Tele geçirdiği boncukları saymasını istedim, çok güzel saydı. Şimdilik 3 tane deneme amaçlı yaptık. Akşam daha büyük gri boncuklarla yapmaya devam edeceğiz.




16 Mayıs 2010 Pazar

Tatlıyım, tatlısınız



Sevgili inciboncuk Gülşah blogumu tatlı bulmuş ve tatlı blog ödülü ile ödüllendirmiş.


Çok teşekkür ederim Gülşah. Beni çok mutlu ettin.

Ödülün bazı kuralları var:


-Bu ödülü 10 tatlı blogger'a gönderiniz.
-Bu ödül ile ilgili bir post hazırlayınız. Ve ödülü kimden aldığınızı cümle aleme duyurunuz.
-Ödülü bloğunuza koyunuz ki gören ne kadar tatlı olduğunuzu anlasın.
-Ödüllendirdiğiniz 10 kişiye yorumla haber veriniz ki onlarda sevinsin.

Bende ödülümü gönderiyorum.

  1. Bir Ege Masalı
  2. Bir annenin buldukları
  3. elfana
  4. inci minci
  5. archi sugar
  6. keos zone
  7. blogcu anne
  8. kitubi
  9. ayça oğuş
  10. Hülyacım

14 Mayıs 2010 Cuma

Resimdeki gelişmeler


Dün misafirimiz vardı, Bekir amcasıyla Kathy teyzesi. Bekirle Baki mutfakta yemek yaparken, Eylül, Kathy ve ben salonda oyun oynuyorduk. Telefonun yanındaki kalemle ufak kağıtlardan birisini eline aldı bana bakın, Kathy,Bekir anne yapıcam dedi. Kathy tamam dedi ama sonradan bana dönüp ne demek istedi dedi, Üçümüzün resmini yapacakmış dedim. Baktım kalem yazmıyor, hevesi kaçmasın diye hemen başka kalem verdim, kafa çizdi sonra göz çizdi, sonra geri kalan kısımlarını yaptı. Ben hayretler içerisinde kaldım çünkü ilk kez birisinin resmini yapmak istedi ve yaptı. Daha önce güneş ve ayın hareketlerini çalışırken :) ben güneş çizicem diyip yapmıştı güneşle dünyanın resmini. Resmi bitirince Kathy sordu bu kim diye, ben dedi. Baktım buruşturuyor, hemen kaptım elinden, odasında masasının üstende resmin arkasına resmin bilgilerini yazdım, Kathy elinde başka bir ufak kağıtla geldi, bu da benim dedi. Daha güzel yapmış onu. Hatta sonradan 2.sine ben , ilk yaptığına Kathy dedi. :)) Babasına gösterdim, ne güzel yapmış değilmi dedim, babasıda çok beğendi. Hemen aldım, yatak odasındaki sergilenen resimlerin yanına ekledim.

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Eylül'ün Kitapları

Ne zamandır aklımdaydı Eylül'ün kitaplarının ve cdlerinin listesini yapmak. Bugüne kısmetmiş.

Kitaplar:

  1. Kırmızı Başlıklı Kız - Küçük Evler SErisi
  2. İki Şirin Ayıcık-Yapa
  3. Zıp Zıp Kurbağa-Yapa
  4. Küçük Kuş-Yapa
  5. SEvimli Arkadaşlar-Dokun ve Dinle Konuşan Kitap
  6. Pippi Uzunçorap-Astrid Lindgren (Eylül için bayağı erken)
  7. Kumkurdu -Asa Lind (Eylül için bayağı erken)
  8. Güneş,Ay ve Yıldızlar-Tübitak
  9. Çiftlik Hayvanları-Tübitak
  10. ATlar ve Midilliler-Tübitak
  11. Ayılar-Tübitak
  12. Vücudumuz - Tübitak
  13. Kurbağalar-Tübitak
  14. Tırtıllar ve Kelebekler-Tübitak
  15. Cemile-Parka gidiyor
  16. Cemile - Tombişle arkadaşlık yapmak istemiyor
  17. Cemile - doktora gidiyor
  18. Cemile-arkadaşına yardım ediyor
  19. Cemile-banyo yapmak istemiyor
  20. Cemile-oyuncaklarını paylaşmak istemiyor
  21. Cemile-yeni çizmelerini giyiyor
  22. Mayanın günlüğü İşte benim ailem-İpek Ongun
  23. Mayanın günlüğü Güzel bir gün-İpek Ongun
  24. Mayanın günlüğü haydi tanışalım-İpek Ongun
  25. Doktorda-Tübitak
  26. Yavru Köpek - Tübitak
  27. Ben Ne zaman büyüyeceğim-Aytül Akal
  28. Vınnn!-Rana Raschid
  29. Bay Bay Bezim-Debra Menase
  30. Cömert Ağaç-Shel Silverstein
  31. Yavru Ahtapot Olmak Zor- Sara Şahinkanat
  32. 1001 Mİnik hayvanı bulun-Tübitak
  33. Köpük İle Pıtır-Türkiye İş BAnkası
  34. Mevsimler Yaz-Nuria Roca-Rosa m.Curto
  35. Mevsimler Kış-
  36. Çevremiz ve Biz-Tübitak
  37. Haydi Öğrenelim Aile Ağacı - Tübitak
  38. Karlı Bir Gün_Tübitak
  39. Dewey-Vicki MYron ve Bret Witter
  40. Yağmurlu Bir Gün-Tübitak
  41. Rüzgarlı bir Gün-Tübitak
  42. Kelebek - Tübitak
  43. Tedbirli Olmayı Öğreniyorum-Öğreniyorum Sylvie Girardet
  44. Uygarlık Macerası-Türkiye İş Bankası
  45. Zamanda Yolculuk-Türkiye İş Bankası
  46. Teknoloji ve Ulaşım-Türkiye İş Bankası
  47. Doğa Kitabım-Türkiye İş BAnkası
  48. Sarman Evinin YOlunu ARıyor-Morpa(Setin Yanında Hediye)
  49. SEvimli Minik Kuş-Morpa(Setin Yanında Hediye)
  50. Ceren'in Mevsim BAhçesi-Morpa(Setin Yanında Hediye)
  51. Arkadaş Arayan Küçük Otomobil-Morpa(Setin Yanında Hediye)
  52. Küçük Su Damlası-Morpa(Setin Yanında Hediye)
  53. Tik tak tik tak ağaçkakan susi'ye bak-erdem yayınları
  54. kalın-ince düz-eğri sizce ne yapmalı kirpi kiki?
  55. altı yedi sarı kedi-erdem yayınları
  56. pazartesi salı şişman bir arı - erdem yayınları
  57. SAfari-Üç boyutlu sahne Mandolin
  58. Prenses Sinema Salonu - Masal Kitabı ve projektör
  59. traktör-Damla Yayınevi
  60. Küçük Tekne-Damla Yayınevi
  61. ARazi ARacı-Damla Yayınevi
  62. ÇIkartmalı TAtil Kitabım-Türkiye İş Bankası
  63. Bir kaç tane dokun,hisset,mıknatıslı kitaplar gibi kitaplar var.
  64. Biraz Meliha Teyzesinin evinde var.
  65. REnkler-Tübitak
  66. Karşıtlıklar-Tübitak
  67. Büyüklükler-Tübitak
  68. Çocuklar İçin Origami-Esin Yayınevi

Setler:

  1. Yapa Çocuk SEti Q Serisi 3-4 Yaş-8 tane
  2. Çok Yönlü GElişiminsel Eğitim Seti 3-4 Yaş 6 Tane

Cdler:

Film:

  1. Küçük Deniz Kızı
  2. Buz Devri 2
  3. Uzay Maymunları
  4. Casper(GAliba Korku Evi)
  5. Yukarı Bak
  6. Leydi ve Sokak Köpeği
  7. Mermaidia
  8. Vak Vak Amca'nın Yeni Yıl Dilekleri
  9. Madagaskar (Galiba2)
  10. Sevimli Dinazor Tatilde
  11. Ayı Kardeş
  12. Bambi 2
  13. Neşeli Ayaklar
  14. Shrek
  15. Niko
  16. Ejder Avcıları
  17. Cesur Civciv
  18. Gece Sihirleri
  19. Buz Devri 3
  20. Caillou

Müzik:

  1. BArış Manço Çocuk-Duygu Korosu
  2. IQ Çocuk-0-12 Yaş
  3. Bebekler ve Çocuklar İçin Beethoven
  4. Kar'a Çocuk Şarkıları-BAnu Kanıbelli
  5. Putumayo Cdleri (7 tane çektim ben)
  6. Miray Kozmetiğin Ninniler Cdsi (görümcem vermişti, Eylül bir müddet bu cd ile uyudu)
  7. Raindrops-Anjelika Akbar
  8. Life in Cartoon Motion-Mika-(3,4 ay önce 1 haftalığına arkadaşımız Kati'den almıştık)

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Teknoloji Ne Zor Şeymiş Meğer

Ben lisedeydim bizim evimize bilgisayar geldiğinde. Öyle oyunlar bulayım, oynayayım derdinde olmadım. Bilgisayarı kurcalamaya başladım, bozdum, yaptırdık, bozdum, yaptırdık, bozdum yaptım. Biraz daha ilerleyince 1o parmak klavye çalışmaya başladım, kitaplar aldım, bilgisayardan acayip zevk alırdım. Halâ öyleyim, işte net gittiğinde psikolojim bozuluyor, kendimi kötü hissediyorum. Teknolojiye yakın olmak gerekir diye düşünüpte, arayı fazla açanlardan olmuşumda haberim yokmuş. Birkaç gündür farklı yerlere giriyorum, farklı şeyler yapayım diyorum. Ne kadar değişik şeyler varmış. Ben bu blog işini doğru düzgün yapamadan birde yeni yeni keşfettiğim yerleri çözmeye çalışıyorum. Nurturia'da ki anı defterini Kitubi Damla'nın yardımı ile üç gün önce yaptım. Sormadan önce de göya bayağı aramıştım. Gözümün önündeymiş. Twitter'a üye oldum, ne işe yaradığını anlamaya çalışıyorum, keza FriendFeed aynı şekilde. Dediğim gibi bu günlerde teknolojiye ağırlık verdim. Birde e-kitap okuyucu alsam kendime tam olacak.
Örneğin telefonla internete bağlanmayı bilmiyorum. (Gerçi benim telefonla internete bağlanılmıyorda) Ses veya sinema sistemlerini bilmiyorum. Bilgisayar veya televizyon Oyun araç gereçlerini bilmiyorum. Ben böyle gidersem kısa zaman sonra Eylül'le aramda teknoloji uçurumu oluşacak. Zamane çocuklarına ayak uydurmak zor, ben bunlardan anlamam, telefonla konuşayım başka birşey yapmama gerek yok diyenlerden olmak istemiyorum. :)) Anneannem böyle şeyler söylediğinde komiğime gidiyor.

Anneler günü

Anneler günü için kızımla kalkıp Ankara'ya gittik, sürpriz olsun diye de anneanne ve dedeye söylemedik. Sadece teyzemize bilgi verdik.Gece 11'de Ankara'daydık, 11.15'te evde. teyzemizle hasret giderip yatmaya gittik. SAbah dedesi banyodayken uyandık, banyonun kapısını minik elleriyle kibar kibar çaldı Eylül, babam kapıyı açtı, bizi görünce şok oldu. Ben uzaktayım, duyarsam üzülürüm diye söylememişler bana, anneannem dizinden ameliyat olmuş, annem de refakatçisiymiş. Cumartesi günü önce Eylül'le dedesi hastaneye ziyarete gittiler, teyzeyle bende katmer yapıp büyükdedeyle, büyükteyzeye gittik. Eylül ve dedeside oraya geldi, karnımızı doyurup, hastaneye gittik. Bir ara Beğendik'e gittik, Eylülle dedesi önden, büyükteyzeyle bende arkadan. Yavrum dedesine "altıma yapıyom" demiş, dedesi anlamamış, Beğendik girişine işemiş. Tabii atlet,kilot,elbise,çorap,ayakkabı hepsi çiş olmuş. Hastane iki dakikalık mesafede, hemen gidip, hastaneye getirdiğim yedeklerle üstünü değiştirdim. Pazar günü kalktığımda çok kötü hastaydım, ya cumartesi akşam madoda yediğim dondurmadan, ya buzdolabından çıkarıp hemen içtiğim buz gibi sütten, yada gece üşüttüm bilmiyorum ama boğaz iptal, bağrım dışarıdan üşüyor içerden yanıyor. Pazar önce dedesiyle buluşup ayakkabı Dünyasından pembe bir ayakkabı aldık Eylül'e, (ayakkabıyı kendisi beğendi, parayı dedesi ödedi, bende Eylül'ü taşıdım) hastaneye gittik yine 2 saat falan oturduk, sonra eve geldik teyze, Eylül,ben. Annemle doğru düzgün görüşemedik.
İşin iyi tarafı anneler gününde yanına gideceğim bir annem, annemin yanına götüreceğim bir kızım var. İkiside sağlıklı Allah'a şükür. Benim teyzem (büyük teyze) diyorki, ne kadar aptalca bir gün, çocuğunu kaybeden anneler için, annelerini kaybeden çocuklar için ne kadar acı bir gün. Ben böyle değerlendirmiyorum. İkiside yanımda olduğu için çok şanslıyım, kutlayabiliyorum bu günü. O zaman bunun kıymetini bilmek lazım. Yarın ne olacağı belli olmaz. İlla hediye alınmayabilir. Benim anneme anneler günü hediyem yaptığım sürprizdi. Arkadaşım Aynur'un ikinci sınıfa giden bıdık oğlu Berkay, anne param olsaydı sana hediye alacaktım demiş, o da yeter dedi Aynur. Hakikaten o da yeter, düşünmüş. Eylül daha düşünecek yaşta değil, bana param yoktu hediye alacak diyeceği günü iple çekiyorum. :)) Bizim anneanneler, teyzeler, dedeler ve dayı ile geçirdiğimiz, ablamın dediği gibi "güzel ama tuhaf" bir anneler günümüz oldu. İyikide oldu.

4 Mayıs 2010 Salı

Nehir

Bir kaç ay önce karşılaşmıştım Nehir'le.Hastalığı yendiğini okumuştum ama meğer hastalık yeniden nüksetmiş. Umarım en kısa zamanda sağlığına kavuşur minik Nehir. Bugün Açalya'nın bloguna bakarken anneler günü için yazdığı yazıyı okudum. Ne güzel yazmış Açalya.

3 Mayıs 2010 Pazartesi

25 Nisan Niğde Kalesi

Misafirlerimizi gönderdikten sonra Niğde kalesine çıktık. Eylül'le gezmek Eylül'ü gezdirmek çok keyifli. Babası yanımızda olunca da Eylül daha keyif alıyor. Kötü mötü bir park vardı, babası bir iki salladı, bir iki indirdi kaldırdı, sonra kalenin içine girdik. Nİğde Kalesini gezerken aklıma lise yıllarım geldi. Kütahya'da da kızlarla kaleye çıkardık. Aynur, Hanife, Nİlüfer, Kübra, Oya, Burcu, Asiye ben. Çok gezerdik kızlarla, çokda kaçardık derslerden. :) Yağmurlu havalarda illaki derslerden kaçar sırılsıklam oluncaya kadar arka sokaklarda gezerdik. Halâ yağmurlu havada dolaşmayı çok severim. Ellerimizi koyardık ceplerimize, yada kolkola girer, şarkılar söyleye söyleye dolaşırdık. Sonra da okula gelince müdür yardımcısı Mustafa Kizek'ten azar işitirdik. Sınıfa girer Bahar ...., Hanife .... ayağa kalkın der, milletin içinde rezil eder sonra giderdi. Ne güzel günlerdi. :))

Kale restore edilmiş, içeride küçük bir oda da semercilik, dokumacılıktan falan örnekler verilmiş, hergün canlı müzik yapılan bir kafe var, dışarıda satış odası var. Yine dışarıda kafe var, fena bir yer değil ama ne kadar nezih olduğunu bilemiyorum.



Kalenin dışından bir görüntü. :)


Kalenin içinden bir görüntü. :))


02 Mayıs Kale Tepesi-Emli Vadisi

Pazar günü yine Nidosla birlikte Sarı Memetlerin yurduna gittik Bu sefer az kişiydik , bir otobüs gittik. Bademdere Kasabası'nda çay molası verdik, alışverişimizi yapıp yola devam ettik. Sarı Memetlerin Yurdu'nda otobüsten indik, yürüyüşe başladık. Sarı Memetlerin Yurdu Aladağların yeşillik tek bölgesiymiş. Uzun bir yürüyüşün ardından iki gruba ayrıldık. Bir grup mola verdi, içinde Eylül'ün, Baki'nin ve benim olduğumuz diğer grup Kale Tepe zirvesine doğru yola koyulduk. Eylül babasının omzunda zirveye çıktı ve dönüşüde yine babasının omzunda yaptı. Mola veren diğer grup üyelerinin yanına vardığımızda açlıktan bitmiştik. Hemen nevaleler çıktı, karnımız doyurduk, sonra dönüşe geçtik. Eylül babasıyla arkadan geldi, baba kafamı koyayımmı buraya demiş, babası da koy kızım demiş. Kafasını babasının kafasına dayamış uyumuş. Otobüse biner binmez uyandı. Anne Meliha'ya mı geldim dedi, hayır kızım otobüsteyiz deyim, ayıldı. Eve gelip, banyo yapıp, buzuratlık yaptıktan sonra saat 21'e doğru uyudu. Baki'yi, Eylül'ün babasını, Eylül'ü zirveye çıkarmak için yaptığı fedakarlıktan dolayı tebrik ediyorum. Eylül böyle bir babası olduğu için çok şanslı. 11'den 18'e kadar sırtında taşıdı da banamısın demedi. İlk kez senin için üzüldüm Baki dedim. Bir ara Bekir birşeyler söyledi Baki'ye duymadım,Baki'de ee baba olmak kolay değil dedi. Çok hoşuma gitti.



Minik fareme sordular Eylül yoruldunmu diye, ben yorulmadım babam yoruldu dedi. Eylül zirvemi yaptın sen diye sordular, ben yapmadım babam yaptı dedi. :))


Çıkarken ve inerken babasının tepesindeydi. İnerken bir ara korkmuş. Korkma kızım demiş babası, bak ben korkuyormuyum. Sakinleşmiş küçük kuzumda.


Bebeğim babasının tepesinde yoruldu, dinleniyor.

Manzara gerçekten çok güzeldi.

Hayatımın En Kötü 23 Nisan'ı

Oysaki herşey ne güzel başlamıştı. Sabah annemle babamı karşılamaya gittik Eylül'le. Pastanede çayımızı içtik, simitlerimizi alıp eve geldik. Kahvaltımızı yapıp babamızı kendi okulundaki 23 Nisan gösterilerine gönderdik. Annem, babam, Eylül ve ben de merkezdeki gösterileri izlemeye gittik. Stat çok kalabalık olunca, doğru düzgün programı izleyemeyince arabaya atladık, napacağımıza yolda karar verelim dedik. Gösterilere gitmeme kararına varınca, madem siz Eylül'e 23 Nisan hediyesi almak istiyorsunuz, Eylül'ün de sizlere siparişi var, haydi oyuncakçıya gidelim dedim. Anlaştık. Oyuncakçıya gittik, dolaştık, görevlilerle oynadık, anneannesiyle dedesi Eylül'e bebeklerini gezdirmesi için çok güzel bir bebek arabası aldı. Hep birlikte dışarıya çıktık parası ödendikten sonra, ama kapının önündeyiz, dedesi ebeveyn kontrollü bisiklet almak istiyor, ben aldırmak istiyorum, Eylül almayın, istemiyorum diyor,bizde Eylül'ü alsın diye ikna etmeye çalışıyoruz. Bende annemle şaka yapıyorum, ne kadar tok gözlümü, yoksa salakmı karar veremedim, her gün geliriz hergün o bisikletlerle oyuncakçıda 4-5 tur atar, bugün tutturdu almıycam diye diyorum, gülüyoruz. Anladığım kadarıyla Eylül, eğer bisikleti alırsak bebeğiyle, bebek arabasını bırakması gerektiğini düşündü, o yüzden istemiyorum dedi. Neyse dedesi gitti, yeşil bir bisiklet getirdi, Eylül'de pek sevmez yeşili (bana öyle geliyor :) ) birazcık daha pahalı pembe bisikleti almaya içeriye girdim. Anne bu biraz daha pahalı ama alacaksan bunu al dedim. Tamam dedi. Eylül dışarıda bebek arabasıyla, dedesi onun civarında, anneannesi de kapının önünde, ikisinin de elinde sigara var. Ben de içeride kasanın önündeyim. Eylül bisiklete bakmak için benim yanıma geldi, bunun için aanneannesinin yanından geçti, benim yanıma gelince bende dizlerimin üstüne çöktüm birşeyler söyliycem.İşte ne olduysa bundan sonra oldu.Kasada ki kız Eylül'e bakarak nereden geliyor o duman dedi, Eylül elini sağ kulağına doğru götürüp anne acıyo diye ağlamaya başladı. Bende Eylül'ün elini gezdirdiği yere elimi attım, ateşi hissettim ama ne ateşi gördüm ne de dumanı. Elimle ateşi hissedince ve Eylül'de anne acıyo diye ateşten kendisini kurtarmak için çırpınmaya başlayınca bağırmaya başladım, kızım yanıyor su getirin, Eylül yanıyor su verin, su getirin, su verin ve hıçkıra hıçkıra öyle bir ağlıyorum ki görevliler gülüyor sakin olun birşey yok diyorlar, Eylül halâ ateşten kurtarmaya çalışıyor ben halâ ateşi hissediyorum, annemle babamdan ses gelmiyor, ben bağırıyorum su diye, sonra babam beni ayağa kaldırmaya çalıştı, Eylül ağlamayı bıraktı, benim saçımı okşamaya başladı, anne ağlama geçti, iç çeke çeke ağlama anne geçti diyor, ben hıçkıra hıçkıra geçtimi Eylül diyorum, ağlama anne geçti diyor, o sıra su getirdiler ben öyle bir haldeyimki kafasını ıslatıp acısını hafifletmeye çalışacağıma suyu içirdim, sonra bir güzelde kendim içtim. Sonra anne acıyo deyince aklım başıma geldi, elime su döküp kafasını ıslattım. Sonra ayağa kalktım, babam bana bağırmaya başladı, ortada önemli birşey yok sen niye bu kadar bağırıp çağırıyorsun, bu kızı korkak yetiştireceksin diye (sonradan tabii farkediyorum ikiside beni öyle görünce ne olduğunu da anlamayınca şoka girmişler), napıyım baba dedim, elimde değil, çok korktum dedim. Eylül noldu dedim, anneannesini göstererek anneannemin sigarası yaktı dedi. BAşka bir yerin acıyormu Eylül dedim, hayır dedi. Akşama kadar kendimize gelemedik, Eylül benim ağlamamdan çok korktu, çok üzüldü bende kızımın çaresizce ateşten kurtulmaya çalışmasını görünce mahvoldum. Sandım ki kızımın kafası tamamiyle yanıyor. Ateşi görsem yada dumanı görsem, nerenin yandığını tam olarak görebilsem belki daha farklı tepki verirdim bilemiyorum ama Allah hepimize sağlık versin ve evlatlarımızın acısını göstermesin. En çok korktuğum şeylerden birisidir elinde sigarası olan birinin yanından geçerken bir tarafının yanması. İyiki gözüne falan gelmedi. Caddede yürütürken hep korkarım, en nihayetinde başımıza geldi. Allah beterinden saklasın. Annem sen kafayı yemişsin, bi psikiyatriste git dedi akşam ben sakinleşince. :) (tabii kibar bir şekilde) Anne olmak kolay değil diye ukalalık edicektim, kafama terlik fırlatır diye birşey demedim. :))