22 Aralık 2011 Perşembe

Uyku Ritüelimiz

Eylül: Diş fırçalama, su içme, kitap okuma, zeytinyağıyla masaj, yatakta azıcık sohbet.
Ekin: "Banyo, banyo" diyerek banyoya hazırlık, banyo, zeytinyağıyla masaj, beslenme, yatak.
        Eğer yatırdıktan sonra ağlarsa alıyorum kucağıma. Ağlamazsa oyalanması için bırakıyorum ve kısa bir süre sonra yanına gittiğimde uyuduğunu görüyorum. Banyosunu her akşam 19.15-19.30 arası yaptırmama rağmen uyuması 22.30'u bulabiliyor. Ablasına çekti hazaar. :)Bazen ablasına kitap okurken ikisini de kucağıma alıyorum. Bi birini kokluyorum bi öbürünü.

21 Aralık 2011 Çarşamba

İki Farklı Kaza

Annesiyle birlikte karşıya geçmeye çalışan bir çocuk arabayı görüp panikleyince, arabanın kendisine çarpmasına sebep oluyor. ARaba duruyor, içindekiler dışarı çıkıp kontrol ediyorlar, çevreden bir sürü kişi gelip anne ve çocukla ilgileniyor.

http://webtv.hurriyet.com.tr/2/25986/0/1/o-cocuk-bu-olayi-hic-unutmayacak.aspx

Böyle haberleri izlediğim zaman da aklıma Çin'de kazada hayatı kaybeden iki yaşındaki kız çocuğu geliyor ve çok üzülüyorum. Keşke bütün insanlar çocuklar, hayvanlar, kadınlar, erkekler yani bütün canlılar için duyarlı, hoşgörülü, iyi niyetli olsa.


http://www.cnnturk.com/2011/dunya/10/17/dunya.cinde.yasanan.bu.kazayi.tartisiyor/633483.0/index.html

Sosyalleşme

            Bazı arkadaşlarla gün yapıyoruz yıllardır. İlk yıl kendisinden bir yaş büyük Tuğra'yla aralarında hiç bir yakınlık yokken ikinci yıl yani geçen sene çok samimi oldular. Hatta Bu..r..ger K..İn..g'de parkta, bizim evde, onların evinde sürekli bir araya geldiler. Geçen Pazar günü ise böyle olmadı. Tuğra'yla pek oynamadıkları gibi Umut'ta (onlardan 4-5 yaş büyük) aralarına girince "onlar iki erkek, ben tek kızım,yanımda bir kız daha olması gerekiyor" diye cümle kurdu. Dün de okul müdürü Suna ablayla görüştüğümde kendi aralarında kız erkek olarak kutuplaştıklarını, renkleri bile artık kız rengi erkek rengi diye ayırdıklarını ve ona göre giyip giymediklerini söyledi. En zor yaşlardan birisinin 5 yaş olduğunu, egodan süper egoya geçişte hem ilk 4 yılın alışkanlığından kurtulamadıklarını hem de yeni sosyalleşme davranışları sergilediklerini söyledi. Benim de içim biraz rahatladı. Arada bir Suna ablayla konuşup, deşarj olup yola öyle devam etmeliyim. Sürekli ağlama, bağırma ve dağtıma  modunda olduğunu söylediğimde de Ekin'in öyle yapıp ilgi gördüğünü, o yüzden de ilgi çekmek için onu örnek aldığını söyledi. Öpmenin bile Eylül'e uzak bir davranış olduğu halde son zamanlarda öğretmenlerine ve kendisine sarıldığını, yemeğe giderken uzak durmaktan hoşlanan Eylül'ün öğretmenin elini tuttuğunu, kitap okurken öğretmenin dizlerine yattığını yada illa öğretmenin yanına gittiğini söyled. Bugünlerde Ekin hanım sürekli ağladığı için yapışık ikiz gibi dolaşıyoruz, Eylül'de sevgi açığını bizden başkalarıyla gideriyor demekki.

Korku

           Ekin'in altını değiştirip yatağın ortasına doğru koydum ve ellerimi yıkamaya gittim. Giderken Eylül'de yanımdan geçip Ekin'in bulunduğu odaya gitti. Tam ellerimi kurularken "Anne koş, Ekin yere çok yaklaştı" diye bağırmaya başladı. Odaya fırladım ki Eylül, Ekin'i sıkıca kucaklamış ama taşıyamıyor. Kendiyle yatak arasına iyice sıkıştırmış bana bakıyor. Ekin'de bana yalvaran gözlerle bakıyor. Ekin'i alıp yatağa koydum. "Hani Eylül bensiz Ekin'i almayacaktın" dedim. Sonra da aklıma geldi kardeşini yere düşürmemek için verdiği mücadele ile ablalık sorumluluğunu yerine getirdiği. Sarıldım öptüm. "AFerin benim kızıma, kardeşi düşmesin diye nasılda sıkı sıkı tutmuş" diye sevdim. Aferin benim kızıma, can kızıma.

12 Aralık 2011 Pazartesi

Biliyor musunuz?

- Cuma günü küçük kızımı uyuttuktan sonra büyük kızımla, odasının duvarını silmeye başladığımı,
- Duvardaki yapışkan izlerini tinerle temizlemek isterken duvarı rezil ettiğimi,
-20 dakika sonra küçük kızımın uyanıp ağlamaya başladığını,
-Onunla uğraşırken durulama suyunu yere döktüğümü,
-Kahverengi basamaklar, pembe kule ve kırmızı mavi çubukların sırılsıklam olduğunu,
-Yerin tahtalarının hafiften kabardığını,
-Kızım sakın babana söyleme (hayır söylese nolacaksa) dediğim halde, koşa koşa beni ispiyonlamaya gittiğini,
-Cumartesi günü Eylül arkadaşı ve ben kahkaha atarken küçük kızımın çığlık üstüne çığlık attığını,
-Pazar günü Eylül, Ekin ben top oynarken küçük kızımın kahkahalar ve çığlıklar attığını,
-Artık Ekin'in yatarken çığlık çalışmaları yaptığını,
-Eylül'ün telefon defterini sık sık kullandığını, canı istediği zaman birilerine telefon ettiğini, 
-Telefon defterinde kendi fotoğrafının olduğu sayfayı açıp teyzemi arıyorum dediğinde "o teyzenin değil ki, senin fotoğrafın" dediğimi ve elini ağzına götürüp "Aaaaa ben bunu teyzem sandım" dediğini,
-Öğlen uykusunu kaldırdığını, okulda da uyumadığını, arada bir kendisi yatsa da bensiz gece uyumadığını,
-Her akşam Ekin'i yıkayıp zeytinyağıyla masaj yaptığımı, Eylül'e de her akşam kitap okuyup masaj yaptığımı,
-Eylül'ün günde 10 bin kere atlet dona varıncaya kadar kıyafet değiştirdiğini, her şeyi ortaya attığını, her gün makyaj yaptığını, artık parfüm bile sıktığını,
-Canı sıkılınca ağzına emzik alıp "ben bebekmişim" diye bebek taklidi yaparak beni gıcık ettiğini,
-Eylül'ün "anne sen Ekin'i benden daha çok seviyorsun" dediğini ve benim "hayır kızım, senden daha çok sevmiyorum, sadece daha çok ilgileniyorum. Çünkü kendi başına kaşınamıyor bile" dediğimi,
-Bloga yazmak için bir sürü şey tasarladığımı ama bilgisayarı açıncaya kadar her şeyin kafamdan silindiğini,
-İki çocuklu hayatı çok sevdiğimi ama henüz bir düzen oluşturamadığımı, hayır zaten oluşturup oluşturamayacağımı da bilmediğimi,

                                                        Biliyor musunuz?

7 Aralık 2011 Çarşamba

"PENGUEN" Çalışması ve Penguen Lapbook

    Takip edenler bilirler çok zamanda az ve özensiz iş yaparım maalesef. Yine böyle bir çalışma yaptık kızımla. Lapbook için "penguen" yazısı hazırlarken aklıma Eylül'e "penguen" yazdırmak geldi. Elimizde ki ince, tahta harfleri kullandık. Önce bildiği gibi yazmasını istedim. Sonra ben kağıda yazdım (nasıl bir yazıysa o da) oradan bakıp yazmasını istedim. En son da hataları düzelttik.





Sonra bu tahta harfleri kullanarak lapbooku tamamlamaya karar verdim. 1 numara (4'e kadar numaralı yanılmıyorsam) zımpara kağıdıyla "penguen" kestim. Benim kestiğimi görünce Eylül'de kesmek istedi. Harflerden kağıda yazdıklarımı kesti O'da. O'nun kestikleri de boşa gitmesin, kendi lapbookunda O'nun da payı olsun diye lapbook başına kağıtları yapıştırdık. Benim kestiğim zımpara harfleri de küçük zarfın içine koyduk. Yine lapbookun başındaki "p"ler zımpara kağıdından. Penguen resmini de kendisi boyamak istedi. İlk sayfada ki küçük zarfın üstüne tavşan çizdi. Başka bir zarf kullanmak istedim kabul etmedi.







              Nasıl hazırladığıma, nerelerden faydalandığıma sıra gelince. Hayvanların özellikleri için nette arama yaptım. Değişik bloglardan ve vikipedi'den okuduklarımdan çıktı aldım. Diğerleride tamamiyle archisugar'dan (ç)alıntı. Eğer burayı incelerseniz http://montessoriegitimi.blogspot.com/2009/02/penguen-lapbook.html ne demek istediğimi anlarsınız. Esra'nın yaptığı gibi olmadı ama, taklit aslının aynısı olur mu hiç?

(Kuzum araya bir de resim ekledi. (çalışmanın arasına) Anne ve yavru ördek güneşli, mavi gökyüzünün altında, denizde yüzüyor. hemen hemen her resimde sarı güneş, mavi gökyüzü, çim ve çiçek oluyor. Bir de gülen insanlar.)

6 Aralık 2011 Salı

Türk Dil Kurumu

         Bugün yazasım var gerçekten. Aklıma ne gelirse yazmak istiyorum. Bir de işlerimi yazıp bitirsem. İnternette en çok ziyaret ettiğim sitelerden birisi Türk Dil Kurumu'nun sitesi. Özellikle de Büyük Türkçe Sözlük. http://tdkterim.gov.tr/bts/ Elimde kitap sözlük de var. Bazı akşamlar oturup sözlük karıştırıyorum. Keşke bu alışkanlığı çok genç yaşta kazansaymışım. Çok keyif alıyorum, zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamıyorum. Gerçi kitap okurken hep böyle hissediyor insan, değil mi?

Ulu Orta Emzirme

               Eylül'ü 21 ay emzirdim, şimdi de Ekin'i sütüm bitene kadar emzireceğim inşallah. Emzirme konusunda benim en büyük şansım hem sütümün olması hem de eşimin ulu orta emzirmeme hiç sesini çıkarmaması oldu. Burada emzirsem mi ki diye tereddüt yaşadığım her yerde "tabii ki emzireceksin,çocuk aç mı kalsın" der. Bir de emziren bir kadına hiçbir erkeğin yan gözle bakmayacağını, Anadolu kadınının ulu orta çok rahat emzirdiğini söyleyerek beni destekler. Keşke devletimiz de destekleseydi emziren kadınları.
               Bu konuda yazılmış en güzel yazılardan birisini bu sabah okudum ve paylaşmak istedim. Bir baba tarafından yazılması ayrıca hoşluk katıyor yazıya. 
http://ozanoyunbozan.blogspot.com/2011/12/bebekler-kime-emanet-anne-sutu-mama.html

Utangaçlık

             Eylül kızım bu günlerde utanma duygusunu fazlasıyla yaşıyor. Bu sabah saçlarını ördüm aynanın önünde. Dönüp aynaya bakarken "ay Eylül ne kadar güzel oldun" dedim. Önce şımarıkça "ya utandım" deyip sağa sola döndü. Sonra da bağırmaya başladı ve küstü. "niye öyle söyledin, utandım ben."
             Aynanın karşısında pantolonunu giyerken şarkı mırıldanıp, dans etmeye başladı. Anne bana bak deyip dansını gülerek bana gösterdi. "Okulda da böyle yapsam arkadaşlarım çok utanır, değil mi anne?" dedi. Gülerek "hayır canım, onlar utanmaz. Senin de utanmana gerek yok" dedim. Ama bu utanma muhabbeti biraz daha sürecek.