31 Mart 2011 Perşembe

Çocuğumuzu Tacizden Korumak

              Bu günler kötü günler. Herkes kendi çocuğunu korumak adına nasıl bir yol izlemesi gerektiğini düşünüyor kara kara. Kara kara düşünüyor çünkü çocuğunu da paronayak yapmak istemiyor. Geçenlerde Blogcu anne sormuştu gerçekten neler yapıyorsunuz diye. Bu günlerde de emzirenanneler grubunda konuşuluyor neler yapılabileceği. Ben de o gruba yazdığım mailli buraya aktarmak istedim.
 
              Eylül küçücükken (şu anda 4 yaşında) Meliha teyzesine (bakıcısına) sıkı sıkı tembih etmiştim, kesinlikle altını değiştirirken yanınızda kimse olmayacak diye. Ben de kimsenin yanında açmadım altını. Babam arada bir poposunu ısırsam sıksam nasıl olur ki derdi , kesinlikle hayır derdim. O'da zaten şakavari  söylerdi, kıyamazdı torununa.

               İstemediği zaman kesinlikle öptürmedim. Zorla öpemezsiniz, izin vermiyorsa zorlayamazsınız diyordum. Dışarıda da atmaca gibiyim. Bi öpücük verirsen sana çikolata veririm gibi abukluklar yapanlara rüşvet yok, rüşvet yok diye kızarım. Birisi kucağına aldığı zaman illaki "kucağına mı aldı seni, ne güzel, benim güzel kızımı sevdi ha, herkes seviyo, ne güzel. Nereni sevdi" falan filan o an aklıma ne geliyorsa Eylül'e çaktırmadan sorguya çektim. Rahatsız olup olmadığını illa ki sordum. Arada bir popoya ellenmez uyarılarında bulunuyorum.

              Okulda öğretmenlerinin poposunu temizleyebileceğini söyledim. Dün akşamda benim ve babasının  poposuna yada memesine banyo yaptırırken elleyebileceğimizi, başka zaman elleyemeyeceğimizi , bizim iznimizle doktorların da  ama kesinlikle bizim yanımızda kontrol amaçlı dokunabileceğini söyledim. Tuvalet temizliğini yapabilmemiz için poposuna öğretmeninin, annesinin ve bakıcısının elleyebileceğini söyledim ve tekrar ettirdim anlattıklarımı. Arada bir, istemediği birşeyi kimsenin, öğretmenlerinin bile yaptıramayacağını söylüyorum.

             Dün benim odada işim varken Eylül'de televizyon izlerken, kapı çalarsa kesinlikle açmayacaksın dedim. Tamam ama tanıdıklarım olursa açabilirim dedi. Bende kesinlikle açmayacaksın, sadece kapı baban için açılacak, başka kim olursa olsun açılmayacak dedim. Tamam dedi. Böyle böyle kendilerini korumayı öğrenecekler. Onları korumasını hep başkalarından bekleyemeyiz ya da hep biz koruyamayız. Bugün yanındayız ama okula gidince ne olacak. Büyüyünce ne olacak.

             Bu günlerde bir de yabancı, tanıdık kavramlarını öğretmeye çalışıyorum. Anne o tanıdık mı diyor. Tanıdık, yolda görünce konuşup selamlaşıyoruz ama evlerine gitmiyoruz. Çünkü tanışıyoruz ama nasıl birisi olduğunu bilmiyoruz diyorum. Şaziye'nin evine gidebilir miyim diye sordu dün sofrada. (Şaziye bakıcının kızı ve bekar. Şaziye Erdem bakıcı aynı evde yaşıyorlar. :) )Sofrada bir de Şaziye'nin arkadaşı İlknur vardı.) Gidebilirsin dedim. Kulağıma eğilip İlknur tanıdık mı dedi. Tanıdık ama onun evine gidemeyiz çünkü o kadar iyi tanımıyoruz dedim. (Bu konu benim bile kafamı karıştırıyor.) Tanıyor olabiliriz ama evlerine giremeyiz, bizi öpmelerine, bize sarılmalarına izin veremeyiz diye öğretmeye çalışıyoruz.

            Şimdi de ben sorayım. Peki sizler ne yapıyorsunuz? Daha başka neler yapmalıyız?

30 Mart 2011 Çarşamba

Kayserili Çocuklar, Fırat, Üniversiteli Genç Kızlar,Defne Joy Foster

Bizleri kötü haberlere alıştırmaya mı çalışıyorlar? O yüzden mi böyle adi insanlar yeterli, gerekli, caydırıcı cezalar almıyor? Evladı katledilmiş ailelerin evlerine girip, herşeylerini açık açık gösterip yazıyorlar. Bu canilerin isimlerini (Yılmaz Özdil'in de dediği gibi) kısaltarak veriyorlar, henüz suçu ispat edilmedi diye galiba. Adamlar itiraf ediyor, kafasına çekiçle vurdum, parçalara ayırdım diye ama henüz ispatı edilmemiş oluyor galiba.

Sokakta saldırıya uğrayıp yaralanan genç 27 (yirmiyedi) hastane tarafından kabul edilmiyor ve ölüyor. Ölüm nedeni vurulması değil, acil müdahale edilmesi gerekirken hastane hastane dolaştırılması. Herkes bilir ki kan kaybeden insanlar, müdahale edilmezse ölür. Bunu doktorlar bilmiyor mu yoksa. Bu ölen çocuk, bizim evladımız ya da nişanlımız olabilirdi. Başımıza gelmediği için şükredip, başımıza gelmesin diye dua mı edeceğiz? Yapacak başka bir şey yok mu?

Defne Joy Foster, Münevver, üniversiteli diğer genç kızlar gerçekten böyle bir şeyi hak mı ettiler? Kim hak ederki başlarına geleni. Peki neden yeterli cezalar henüz verilmiyor? Halk isyan etsin, heryer savaş alanına dönsün diye mi?

Kayserili üç çocuk, bildiğimiz hatırladığımız iyi haberini beklediğimiz üç çocuk. Maalesef olmadı. Kötü haberleri geldi. Cani herif çıkıp "sonrasında boy abdesti aldım" dedi. Bela okuyorum bu adama.

Fırat'ın komşuları sürekli muhtara, polise gidiyor. Yardım edin bu çocuğa diye. Muhtar, nüfus cüzdanının olmadığını, okula gönderilmediğini biliyor. Peki ilköğretim zorunlu değil mi? Okula gönderilmediği aşikar olan bir çocuğun ailesi neden ceza almadı? Neden devlet çocuğu o aileden almadı? Neden devlet sahip çıkmadı. Bak mahalleli ne güzel sahip çıkmış, birşeyler yapmaya çalışmış. Devlet neden sorumluğunu yerine getirmemiş?

Tavuk mu yetiştiriyoruz biz burada? Canımız et çektiği zaman keselim, yiyelim diye. Bunlar insan evladı, insan. Hepimizin başına gelebilir. Devlet acaba ne zaman doğru düzgün işler yapacak? Ya da bu devlet doğru düzgün işler yapacak mı, merak ediyorum.

14 Mart 2011 Pazartesi

Merhaba

Herkese merhaba. En son yeni yılda yazabildim. Yazmayı ve sizlerle olmayı çok özledim. İlk üç ay çok zor geçti. Malum hamilelik bulantıları. Şimdi çok iyiyim. Sürekli yiyorum, midem iyi. Sadece doya doya su içemiyorum, inşallah yakında o da olacak. .Eylül sabırsızlıkla kardeşinin yani kız kardeşinin (kesinlikle erkek istemiyor) gelmesini bekliyor. Bu gün doktora gideceğiz. Umarım cinsiyeti bellidir ve bu konuda doktorumuz yanılmaz. Çünkü eğer kız der erkek çıkarsa Eylül'ü hiç hazırlamadığımız için çok zorlanacağız. Yok erkek der kız çıkarsa bu sefer kızımızı boşu boşuna üzmüş olacağız. Bu günlerde o kadar çok duyuyorum ki dokuz ay kız denmiş oğlu olmuş yada tam tersi diye, endişelerim var o yüzden.

Gelelim bizim Eylül hanımımıza. Acayip makyaja meraklı bir kız olup çıkmıştı. Ben de hevesi kalmasın ve başkalarının malzemesini kullanmasın diye makyaj malzemeleri alıyordum. Babası kızdığı zaman da babasına itiraz ediyordum. Bırak yapa yapa bıkar, yasaklarsak daha çok üstüne düşer diye. Geçen akşam bir sitede özellikle ruj ve ojenin çocuklarda erken ergenliğe neden olduğunu okuyunca ben ne yapıyorum diye sordum kendi kendime. Ben de bu makyaj işinden büyüme ve makyaj takıntısı olan Eylül'ü kurtarmaya karar verdim. Bir de öyle bir hal almıştı ki makyaj yapmayınca kendini güzel hissetmiyor, güzel hissetmek için makyaj yapıyordu. Dün akşam eline, kendisine aldığım farı alıp tam sürecekken "Eylülcüm biliyormusun özellikle ruj ve oje olmak üzere bütün makyaj malzemeleri çocuklarda büyümeyi durduruyormuş" dedim ve Eylül'ün dikkatini fazlasıyla çektim. Sonra da banyoda ki babasına "Babası, acaba Belinay hiç makyaj yapmadığı için mi boyu daha uzun Eylül'den?" diyerek bir hamle yaptım. Babası da "belki de" diyerek cevap verdi. Eylül istifini hiç bozmadan farını sürdü. Sonra farı kapatarak "ben bunu sürmiyim. Şimdi büyüyebilir miyim?" dedi. "Tabii, makyaj yapmazsan büyüyebilirsin" dedim. Banyoya gidip yüzünü yıkamış. Bu sabahta ben makyaj yaparken "ben de kırmızı ruju sürmek istiyorum" dedi. "Aaa hani sürmeyecektin büyümek için" dedim. "Ben büyümek istemiyorum" dedi. "Peki canım sen bilirsin"dedim. Ruju hazırladım, eline verirken "Sen büyümezsen kardeşin senden daha büyük olur ama" diyerek son vuruşu gerçekleştirdim. Ruju aldı, aynaya döndü, durdu durdu, ruju bana uzattı. "Ben ruj sürmek istemiyorum anne" dedi. "Tamam canım, çok doğru bir karar verdin bence" dedim. Ayrıca bence bu makyaj işi burada bitmiştir. İnşallah bir de birşeyler anlatırken, yabancı ortamlarda, heyecanlandığında, düşünürken, çizgi film izlerken, ağlarken saçlarını çekiştirmeyi, yolmayı ortadan kaldırabiliriz. 

Bu arada şunları belirteyim. ARkadaşlarıyla kıyaslama ya da kardeşiyle ilgili abuk subuk laflar etmeyi kesinlikle uygun görmüyorum. Kim önce yemeğini bitirecek, kim önce odayı toplayacak ifadeleri bana saçma geliyor. Yada, bebekten dolayı annen hasta, bebek olduğu için annen seni taşıyamaz ifadelerinin Eylül'ün bebekten nefret etmesine neden olacağını düşündüğüm için, işim gücüm milleti uyarmak oluyor. Ancak burada işe yaradı ve bunları Eylül'ün iyiliği için söylüyorum. Çokta psikolojisi bozulmaz herhalde böyle söylediğim için, değil mi?

Dipnot: Sabah çizmesinin fermuarını çekmiş, koşa koşa babasının yanına gitti. "Baba bak, fermuarını tek başıma ben kendim çektim" dedi. Sonra koşa koşa bana geldi. Ben de onların yanına gidiyordum zaten. "Anne bak tek başıma çektim fermuarı" dedi. Ben de "Aaaaaaaaaaa Eylülcüm, sen makyaj yapmadın dün, bak hemen büyümüşsün, kendi başına fermuarını çekmişsin" dedim. Sarıldık, öpüştük. Babası da geldi. O da sarıldı kutladı. Öğlen Meliha teyzesinin evine girer girmez "Ben büyüycem, büyüycem Şaziye gibi olucam, makyaj yapıcam" dedi.