18 Ekim 2010 Pazartesi

Fotoğraflar

Ben Eylül'ün özel, genel çoğu fotoğrafını siteye ekledim ama izinsiz kopyalanmasına engel olmak için bir girişimim olmamıştı. bugün Eylül'ün özel, yakın çekim fotoğraflarını siteden kaldıracağım ve daha sonraki yüklemelerde üzerinde çizikler ya da yazılar olmasını sağlayacağım. Blogdan fotolar kalkınca bazı yerler anlamsız yada çirkin olabilir. bu yüzden kusura bakmayın. Ama bütün fotoğraflarla tek tek uğraşmam zaman alacak.
( blogcuanne.com Elif'in hatırlatmasına istinaden böyle bir karar verdim.)

14 Ekim 2010 Perşembe

Fatmagül'ün Suçu Ne?

İzliyormuyum? Hayır. Ama reklamlardan biliyorum ne olduğunu. Zavallı kızın başına ne geldiğini. Olayı öğrenenlerin neler yaptığını.

Kıza tecavüz ediyorlar, bahaneleri hazır: Kafamız iyiydi. Kendileri değil, başkaları, kendilerine hap veren suçlu. Kafaları suçlu, çünkü kafaları yerinde değil. Sonra bunların aileleri olayı öğreniyor ve adları kirlenmesin diye yalancı şahitlik bile yapıyorlar. Kendi isimlerini koruyabilmek için kıza rahatlıkla iftira atıyorlar.

Kızın nişanlısı bunca zaman bana yalan söyledi diyebiliyor. Ulan kaç zamandır bu kızla birliktesin, zekâsı kıt abisi bile o kızın ne kadar iyi, ne kadar saf, ne kadar kırılgan olduğunu anlıyor. Sen bunca zaman kızın sadece güzel yüzüne mi baktın? Hayır o yapmaz, bunda bir bit yeniği var demek aklına gelmiyor mu? Ya oğlanın anası? Başımıza buda mı gelecekti diyor, bunu bize nasıl yaptı diyor. Kızı kötü bildiler, hiç demediler vay şerefsiz, gül gibi kızımıza ne yaptı. Hiç o günahı, o suçu işleyene/işleyenlere laf söylemediler. ( İlk bölümde, kızın bulunduğu yerde olayın tecavüz olduğu ortadaydı bence.)

Peki bu yalnızca bir senaryodan mı ibaret? Alt tarafı bir film mi? Yoksa Türkiye'nin gerçeği mi? İllaki dünyanın her yerinde insan hakları, kadın hakları, çocuk hakları, hayvan hakları ihlâl ediliyor ama maalesef bizim toplumumuzda daha çok ihlâl ediliyor. Maalesef.

Peki bu diziyi izleyipte işte benim hayatım, işte benim başıma gelenler diyen kaç kadın var. Bence çok, çok fazla.

Kızgın olduğum belli değilmi? Nedenini söyleyeyim. Evet bu dizinin gerçekleri beni hem üzüyor, hem kızdırıyor. Sadece orada bulunduğu için bir kadının, bir çocuğun tecavüze uğramasının suçlusu o kişi olabilirmi? Tecavüz etmek bir insanın sülasinin de adını kirletiyorsa, aileler adlarının bu şekilde duyulmasından çok korkuyorsa halâ nasıl bu kadar tecavüz var? Hukuk devletiyiz ya hani ! yeterli ceza verilse yine oranlar aynı mı olur? Bunlar beni kızdıran ve üzen şeyler.

Beni üzen hemde çok üzen başka bir olay varki tecavüz kadar kötü bence. Olayın gırgıra alınabilmesi. Beyin yıkama böyle mi oluyor? Feyste geyikler dolaşıyor: Fatmagül'ün suçu ne? Tuğba'nın eskilerini giymek; Fatmagül'ü felan bırakın şimdi. Öğrencinin suçu ne? Okuyunca başta komik gelebilir ama Fatmagül dedikleri kişi birden fazla kişi tarafından tecavüze uğramış, hayatı, onuru, gururu, şerefi, hayallari elinden alınmış zavallı ve bir çok kadını temsil eden genç, küçücük bir kız. Feyste bu paylaşımları yapanlara birşey söylemiyorum. Paylaşanların geyik olsun diye paylaştığını, olayı bu kadar derin düşünmediklerini biliyorum. Ama bu dizinin Türkiye gerçeği olması, Fatmagül'ün geyiğe alınması içimi parçalıyor. Allah hepimizi, çoluğumuzu, çocuğumuzu korusun.

13 Ekim 2010 Çarşamba

Sobelendim, Yaşasın

Sevgili Egenin Annesi Gamze, blogdaki istatistik konusunda beni de sobelemiş. Teşekkür ederim. Şimdi istatistiklere bir göz atalım ve en çok okunan 5 yazımızı buraya yazalım.

1 Numara: Giyinme çerçevelerini anlattığım http://eyluldebahar.blogspot.com/2010/09/ksa-ksa-bizden-haberler-6.html

2 Numara: Yaptığımız Matematik çalışmasını anlattığım http://eyluldebahar.blogspot.com/2010/09/ksa-ksa-bizden-haberler-9.html

3 Numara: Mersin Çamlıyayla yolundaki Kadıncık Barajı gezisini anlattığım http://eyluldebahar.blogspot.com/2010/04/kadnck-baraj.html

4 Numara: Sürekli gittiğimiz ve Eylül'ün çok sevdiği Karınca Parkı anlattığım http://eyluldebahar.blogspot.com/2010/06/karnca-park.html

5 Numara: Ataması yapılmayan ve atamasının yapılmasını beklerken yıllar önce yendiği kanser tekrar eden bir öğretmen olan Şafak Bay'dan bahsettiğim http://eyluldebahar.blogspot.com/2010/07/safak-bay.html

Şimdi sıra bende. Bende

1) İnciboncuk Gülşah'ı
2) Hilal'i
3) Elif ve Eren'in annesi anne kaleminden'i
4) Umut Sepeti Zeliha'yı
5) nehir'in eylemleri'ni

sobeliyorum.

11 Ekim 2010 Pazartesi

Son Günlerde Yaptıklarımız




Rahmi Koç Müzesini gezdik. Çok keyif aldık. Hİç kucaktan inmeyen Eylül, hiç kucağa çıkmadı.


Kalede fasıl eşliğinde kurtlarımızı döktük. Sadece (büyük anneanne hariç) kadınlar gecesi yaptık.




Biraz boya, biraz gülen adam yapıştırmaca yaptık.




Biraz dikiş dikip, sonra da eserimizi süsledik. (Kelebeği ben yaptım.)


Biraz poz verdi. (Dil sürekli dışarıda. Ancak böyle poz veriyor.)



Yelken Oyuncağı ziyaret ettik, yağmurdan sırılsıklam, rüzgardan buz gibi olmak pahasına. Oradan aldığımız takvimi duvarımıza astık. Tokalarımız için de kurdele ayarladık.

Binbirçiçek Çocuklar Evinde Hilal hanımdan Montessori'yi dinledik.

Köstebek pasta yaptık.


Şiddetli yağmurun altına çıktık. 10 dakika sonra Eylül şemsiyesini rüzgardan kurtarmak için kendi etrafında istemeden bir tur atınca çok korktu ve eve çıktık.



Süslenip püslenip kreşe gittik.




Arkadaşların köy evinde akşam yemeği yiyip yattık. Sabah kahvaltıdan sonra kendimizi dağa attık. Eylül yine babasının, bir ara Bekir amcasının omzundaydı. Tam yürümeye karar verdiği an dikenlerin içine düştü. Sol bacağı dizden ayak bileğine kadar delik deşik oldu. İki elinden dakikalarca diken ayıkladık. Eylül arabaya mı dönelim, yürümeye devam mı edelim dedik, yürümeye devam edelim dedi. Kısa bir süre sonra artık elim acımıyor dedi. Sonra da balık yemeğe gittik.







2007'den bu yana 18 Eylüller

2007


2008





2009




2010