2 Ekim 2013 Çarşamba

Taşınma ve ödev

Sizlerin bu konuda ki fikirlerinizi almak isterim. Oturduğumuz evin iki kat üstünde ki daireyi aldık ve 2 haftadır evimiz biraz karışık. Önümüzdeki hafta inşallah taşınma işini bitireceğiz. Bu süreçte çocukların çok etkilendiklerini okumuştum ama bizim için çok zor olacağını düşünmüyorum çünkü Eylül'ün ortamı aynı olacak. Aynı apartman, aynı arkadaşlar. Sadece ev 2-3 haftadır çok dağınık ve taşınma sırasında da okul olduğu için biraz zorlanacağız gibi. Öğretmenine taşınacağımız söylediğimde "böyle şeyleri bana Eylül'ün söylemesini istiyorum" dedi. Bu dönemde Eylül ve Ekin için neler yapmak gerekir?

İKinci konu, ödev konusu. Eylül'ün anaokulu müdürüyle konuştuğumuzda zaten önümüzde 10 günlük bayram tatili var, havalar güzel çocukların aklı sokakta kalıyor, çocuklar anaokulundan yeni çıktı, 2-3 ay yaz tatili yaptılar. Bayramdan sonra hatta 29 Ekim'den sonra bir düzen oluşturun, bu günlerde çocuğu çok zorlamayın falan dedi. BAna da çok mantıklı geldi. Nasıl olsa bayram tatilinden dolayı çocuklar okulu iyice unutacaklar. Ama normal süreçte ödev konusunda neler yapmam gerekir? Ben Eylül'e "illa ödevi okumak zorunda değilim, ödeve bak ve ne yapman gerektiğini anlamaya çalış" dedim. Ama anlayamam ki dediğinde de "anlaman gerekmiyor, ben okumaya geleceğim, sen anlamaya çalış yeter" dedim. Gerçekten de okumadan çok güzel yaptı, ne yapması gerektiğini anladı. Sürekli ödevini yapması gerektiğini söylüyorum, o da yanımda dur anne diyor ama ben ödev bitene kadar başında durmayı pek sağlıklı bulmuyorum, tek başına yapmasının daha iyi olacağını düşünüyorum. Boyama ödevlerini zaten yaptırmıyorum. Çok düzenli çizgi çalışması yapmasa da olur gibime geliyor. Zaten çiziyor, motor gelişimi de iyi, çocuk için çok sıkıcı oluyor. Bir iki sıradan sonra taşırdığı oluyor, güzel olduğunu söylüyorum. Yalnızca sürekli ödev hatırlatmak, yapmadığı için sinirlenmek, öğlenci olduğu için ödevin bir kısmını sabaha bırakmak pek doğru gelmiyor bana. Bu ödev işini nasıl halletmeliyiz?

Benim Oldu

Babası Eylül'e dedesinin aldığı kırmızı çizmesini denettiriyor. Diyor ki: Kızım bu çizme sana küçük geliyor. Büyümüşsün sen. Eylül'de istiyor ki olsun. Zorluyor da zorluyor. İkisi yere çömelmiş kafaları öne eğilmiş çizmeyle uğraşırken Ekin hanım ikisinin ortasında bir sağa bir sola gülerek sallanıyor, bana bakıyor ve diyor ki: Benim oldu, benim oldu.(01.10.2013)

Ablasının okula gitmesi Ekin'i çok üzdü. Bayağı bir geriye dönüşler yaşadı. Diyor ki : Ben de okula gidicem. Biz de diyoruz ki "büyüyünce gideceksin." Meliha teyzesine demiş ki: Çok yemek yiycem,büyüycem, okula gidicem."(01.10.2013) Ablası gider de Ekin gidemez mi? Korkum 4 yaşında falan ilk okula başlamaya kalkması. :)

Birşey oldu Eylül ağlıyor. Ekin bir panik mutfağa yanıma koşturdu "Elül ağlıyor, Elül ağlıyor" diyerek elimi tuttu ve Eylül'ün yanına götürdü. (30.09.2013)

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Ekin Artık Bezsiz

            Büyük kızım Eylül 24 aylıkken bezi bırakmıştı. Çok fazla uğraşmamıştık ve bezi kendisi istememeye başlamıştı. Altını açınca kaçıyor, bezini bir türlü bağlatmıyordu. Biz de Meliha annesiyle zorlamadık ve 3 günlük bir etrafa kaka/çiş yapma döneminden sonra bezi tamamiyle bıraktı ve bezsiz yatırdığımız ilk gece çişe kalktı. Tabii iki gece ben Eylül'ün çişe kalktığını bilemedim ve altına yaptı. Suç benimdi.

             Şimdi de Ekin hanımı alıştırdık tuvalete. 4 Mayıs 2013 tarihinde gece ve gündüz bezinden kurtuldu, 5 Mayıs'ta da Eylül ve Ekin'i alaturka tuvalete alıştırdım. En büyük korkum Eylül'ün okulda bu işi nasıl yapacağıydı ve şimdilik çok iyi gidiyor. Temizliğini ıslak mendille yaptırıyoruz çünkü okulda da ıslak mendille yapacak.

              Ben bu süreçte yapılması gerekenleri ya da kendi tecrübelerimi işinize yaraması umuduyla sizlerle paylaşmak istedim.

1) Eğer gece çocuğun altını bezler ya da altına naylon serecek olursanız çocuk buna güveneceği için gece çişe kalkmayı öğrenemeyecektir.
2) Olduda gece bezlemediniz. Çocuğunuz muhakkak (tabii istisnalar olabilir ama benim iki çocuğumda böyle oldu) gece uyanacaktır. Burada ki püf noktaysa; çocuk çiş için uyanır ama çişe kalktığını bilemez. Su ister, meme ister, ağlar ya dönüp tekrar yatar ya da huysuzluk yapar. Çocuk uyanır uyanmaz tatlı bir dille "hadi önce çişini yapalım sonra su içersin/meme vericem gibi cümleler kurmalısınız.İllaki işiyor. :)
3) Tuvalete götürüp uykusunu kaçırmamak için yaşına göre ya yatağın hemen yanına lazımlık koyun ya da çok küçükse (bu konuda tecrübem yok çünkü büyük kızım 24 aylık, küçük kızım 21 aylıkken bezden kurtuldu) havlu kullanabilirsiniz.
4) Yatmadan önce çok sıvı almasın diye hiç düşünmedim. Ne isterlerse yiyip içtiler ve bu gece altına kaçırma durumu oluşturmadı.
5) Sürekli "çişin/kakan gelirse bana haber ver, tamam mı?" diye aklına getirdim. Olurda kaka/çiş kaçırırsa "bana söyle tamam mı?" diye uyardım ama kızmadım.
6) Öğlen/gece uykusundan uyanır uyanmaz tuvalete tutmakta fayda var. Genelde çişleri gelmiş oluyor.
7) Gece lazımlığa yapan kızım gündüz kesinlikle lazımlığı kabul etmiyor.

22 Mayıs 2013 Çarşamba

Ben bunları yaptım

Kutuya pipetlerden labirent yaptım. (Eylül için)


 Bulaşık süngerine pipetleri yerleştirdim. Gruplama, küçük motor gelişim çalışmaları. (Ekin için)

14 Mayıs 2013 Salı

Reyhanlı

Yarabbim, ne büyük bir acı bu. Ben fotoğraflara bakmaya dayanamıyorken insanlar bu acıyı yaşıyor. Kolları bacakları kopan çocukların fotoğrafını görüyorum.

Bu hain, alçak saldırıda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır, yaralanan bütün vatandaşlarımıza gani gani sağlık,şifa diliyorum.

12 Nisan 2013 Cuma

Can Yayınları Neden Bu Kadar Pahalı?

Can Yayınları Genel Müdürü Can Öz'ün yanıtı...

http://www.youtube.com/watch?v=Rjai6R9w_h4

11 Nisan 2013 Perşembe

Eylül'den İnciler 2

Daha önce yazdığım yazıya ekleme yapayım.

09 Nisan 2013 Çarşamba balkonda toprak oynarken:

-Anne, hani toprakla oynadığımızda üstümüz kirleniyor, çamaşır makinesinde sen yıkıyorsun ya. O pislikler nereye gidiyor?
-O pislikler suya karışıyor, suyla kanalizasyona akıyor ve oradan da denizlere nehirlere karışıyor.
-O zaman üstümüzü çok kirletmememiz gerekir.
-Aslında tozun toprağın karışması önemli değil. Ama hani yağ dökülüyor ya lavaboya. İşte o çevremizi çok fazla kirletiyor.
-O zaman ne oluyor?
-Denizlerimiz, nehirlerimiz, çevremiz kirleniyor. Denizde ki balıkların, deniz canlılarınının etrafında hep yağ tabakası oluyor. Büyük bir çevre kirliliğine neden oluyor.
-O zaman yağları lavaboya dökmemeliyiz.
-Evet canım.

              Eylül çok soru soran bir çocuk olmadı. Herkes çocuğunun "neden" sorusuyla uğraşırken bizim kız hiç oralı olmadı. Ama daha yeni yeni 5,5 aylıktan sonra bu tarz sorular sormaya başladı. Çocuğun soru sorması çok güzel oluyor. Birşeyler anlatmak, öğretmek için fırsat oluyor.

9 Nisan 2013 Salı

Ekin'le Hafta Sonu Faaliyetleri



 Ayakkabı kutusundan düğme koyma kutusu




 Mantı kesme tahtasında ponponları yerleştirme, içine düşürme, ablayla birlikte masa tenisi oynama ve havaya fırlatıp etrafı rezil etme oyunu

Şekilleri uygun yerlere koyma oyunu.

3 Nisan 2013 Çarşamba

Matematik 10'arlı 1000'e kadar dizme





 Sürekli sayma çalışmaları yapıyor Eylül. Ben de internette bu çalışmayı bulunca Eylül için halasıyla birlikte hazırladım. Mantığını 300'den sonra kapmaya başladı. Ama tabii çalışmaya başlamadan çalışma örtüsünü sermem gerekiyordu. Arada kaynattık örtüyü.

Bulaşık Makinesi Bozulunca



Sanki kırk yıldır elinde bulaşık yıkıyormuş gibi bulaşık yıkadı yavrum. Çok şaşırdım. Masayı da temizledi, sildi. Sonrada anne çok yoruldum dedi. O sırada bizim küçük kız da kitap okuyordu. Büyük işte küçük oynaşta. :))

20 Mart 2013 Çarşamba

Fotoğraflarla Bizim Kızlar

Aba dit, aba dit (abla git)
 Hadi Ekin nereye saklanmış bulun bakalım.

 Ekin, gel topla kızım döktüklerini.


 Televizyon molası.


 Anne - kız toplantısı yaptık evimizde. Eylül'e gelen hediyeler. 10 kız çocuğu ve anneleri, arkadaşlarıyla birlikte 25 kişiydik.
Çiş yapmış mı yapmamış mı kontrol ediyor ablası.

28 Şubat 2013 Perşembe

Yaralı Sokak Köpeği

             Salı günü Ekin'i ve Meliha ablayı alarak kermese gittik. Kermesten dönerken havanın da çok güzel olması dolayısıyla parka uğradık. Her zaman gittiğimiz parkta bu güne kadar görmediğim bir adam sokak hayvanlarını besliyordu. Ben sürekli buralardayım dedi ama hiç görmemiştim. Beslediği hayvanlardan birisinin memesinde kocaman bir kitle vardı. Ne olduğunu sorduğumda emzikliyken yavrularından ayırıldığını,  ekiplerce yakalanıp kısırlaştırıldığını ve zaman içinde sütlü memelerin bu şekilde ur oluşturduğunu söyledi. Tanıdığım veteriner hekime götürebileceğimizi söyleyince Perşembe günü boş olduğunu söyledi. Ben de belediyeden köpek taşıma aracı ayarladım ve ilçedeki veteriner hekime götürdük. Fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere ur, deriyi yırtmış, arka tarafında mantar başlamış, gözlerinde de alerji oluşmuş. Ayrıca sırtında da kısırlaştırmak için köpeği yakalamak amacıyla attıkları uyuşturucu iğnenin bir kısmı kalmış. Cumartesi günü ameliyatı var. İnşallah iyi birşeye vesile olmuşumdur.




25 Şubat 2013 Pazartesi

Çocuk Saflığı

             Bu zamanın çocukları çok cingöz. Cumartesi günü Eylül,Ekin ben apartmanın önüne indik. Ben Ekin'le top oynadım Eylül'de apartman arkadaşıyla saklambaç. Eylül doğru düzgün koşamıyor, sobeleyemiyor veya saklanamıyor. Ama oyundan, arkadaşıyla birlikte olmaktan keyif alıyor. Sürekli arkadaşı sobeliyor ama hep Eylül ebe olmuyor. Sırayla ebe oluyorlar. Oyunun ilerleyen zamanlarında Eylül arkadaşının saklandığı yeri buldu, "sobe,sobe" diyerek koştu. Arkadaşı Eylül'e bağırıp "artık saklanbaç oynamak istemiyorum" dedi. Eylül'de sobelemeden "tamam oynamayalım" dedi. Ne oynayalım falan diye konuşurken arkadaşı "tamam neyse saklambaca devam edelim" dedi. Bizimkisi yine tamam dedi. Hiç, sobelenmemek için mızıkçılık yaptığını anlamadı.

            Ertesi gün yine aynı kadro bu sefer ellerimizde biri büyük diğeri küçük iki topla indik aşağıya. Toplardan birini Eylül'ün diğer apartman arkadaşı aldı, öbür topu Ekin'den bir ay büyük Eylül'ün arkadaşının kardeşi aldı. Benim iki saf kızım topa bakıp ağlamaklı olurken diğerleri topla keyif yaptı. "Anne, ....... bana topu vermiyor" "Hadi ama ................ topu aldın gittin, tek başına oynuyorsun, getir buraya Eylül'le oynayın". Sonra saklambaç oynamaya başladılar. Dünkü senaryonun aynısı.  Üç beş sobeden sonra tam Eylül sobeleyecekti ki "Eylül, ben saklambaç oynamak istemiyorum, ebelemece oynayalım" dedi. Eylül sobelemeden geri geldi tamam diyerek. Sonra da arkadaşı "neyse vazgeçtim, saklambaç oynayalım" dedi. Eylül ona da tamam dedi. Arkadaşları hiç bir şekilde sobelenmemiş oldu. 

          Bu kadar saf olmasını hiç istemiyorum ama arkadaşlarına karşı fişeklememek için de bir şey demiyorum. Çok kurnaz, çıkarcı, cingöz bir tip olmaz diye düşünüyorum. Çünkü babası ve annesi öyle tipler değil. Ama biraz da olsa akıllanır diye ümit ediyorum.

             Ekin de ayrı bir hikaye. Gücü bize yetiyor. Bize kızdığı zaman vuruyor, bağırıyor. Ama yukarıda bahsettiğim kızı görünce kaçıyor. Bir iki kere ittirmiş vurmuş bu küçük kız, Ekin korkup kaçıyor, kucağıma çıkıyor. Pazar günü bu küçük kız düşüp elini acıttığı için ağladığında ise,  biraz kızı izledi, sonra da "al bebek, bebek al" diye zorla eline geçirdiği topunu verdi. Kıyamadı kıza. :)) İki kızımda ensesine vur lokmasını al cinsinden. :)) Bir de çok merhametliler.

13 Şubat 2013 Çarşamba

El yazisi kelimeler





           Eylül'e bilgisayardan el yazısı  kelimeler hazırladım. Önce laminasyon aletinin kesicisiyle kestik Eylül'le. Sonra da yapıştırdık. Okula başlamadan önce el yazısına aşina olsun diye hem el yazısıyla yazılmış kitaplar almaya başladım hem de bu yazıları evin bilumum yerlerine yerleştirdik.

Böyleydi, Böyle Oldu

Baktım kendi başına çıkıp içinde oturuyor. Dolapla birlikte düşer korkusuna hemen pozisyonunu değiştirdim dolabın. Hem içini hem de üstünü kullanmaya başladık. Bence çok kullanışlı oldu.

8 Şubat 2013 Cuma

Tekrar Merhaba

          Ankara dönüşü yaptıklarımızı sıcağı sıcağına paylaşacaktım ama Montessori grubundan arkadaşımız Ülkü'nün kızı Berrasu'nun hastalığı moralimizi altüst etti ve bir türlü elim yazmaya varmadı. Ama fotoğraflar çoğalınca paylaşmak istedim. 

Tüylü çubuklara boncuk geçiriyorlar.
 

Tuğra'yla havuz keyfi

 


 Acaba resimde bu anı mı anlatmak istedi?
 İkisi de kitap okuyor. Eylül daha sonra sayfa sayfa Cömert Ağaç'ın fotoğraflarını çekti.
 Sokakta ekmek keyfi.
Kurulduğu günü hatırlıyorum. Çok heyecanlıydım. Şimdi artık evimizde bile değil beşik. Kıyafetler, mama sandalyesi, ana kucağı hepsi gitti. Valla insan duygusal anlar yaşayabiliyor verirken.

 Evimizde ya böyle ders çalışılıyor....


Ya da böyle. Bu bücür her yerde. :)

 Bir Dolap Kitap'tan kazandığım kitap.


 Ankara'da AVM'de tiyatro izlerken.
 Ali Dayı Çocuk Kütüphanesi'nde tesadüfen Aytül Akal ve Mavisel Yener'in söyleşisi varmış. Ayşegül hanım ve kızları Deniz ve Zeynep'te oradaymış. Güzel bir tesadüf oldu. Aytül hanımın kitabını bulduk, imzalattık ve bir de fotoğraf çektirdik.

Keloğlan Kukla Tiyatrosu'ndan sonra çektiğim fotoğraf. Teyze, ben, Eylül Ekin gittik. Çok beğendik.
 Yılbaşı ağacımız.
 Bizim yapamadığımızı Kathy yaptı.


 Kapıdaki koltuğu yıkarken.

 Neye baktıklarını bilmiyorum.

 Oyuncak bebek arabasında oyuncak olmayan bebeğini gezdirirken. Hız bile yapıyorlar.

 The Garden'de waffle keyfi.

 Renkli taşlardan balık yaptık.


 Mısır unu ve traş köpüğüyle çok güzel bir kum yaptık. Coğrafya'ya da böylelikle başlamış olduk.

 Siz burada bir karışıklık görüyor olabilirsiniz. Ama burada bir kapı, tuvalet, sabun ve bir şatoda olabilecek her şey mevcut.
Yok anacım yok, böyle meyve bahçesi mi olur? Elimden ancak bu kadar gelir benim.